KARAR Gazete-Kitap Ekim 2018
Bazı eserler vardır ki, üzerinden az bir zaman geçtiğinde yazılanların gerçeklerden ne derece uzak olduklarını okuyucunun gözüne sokar. Bazılarıysa o derece önemlidir ki, üzerinden onca zaman geçse de, onlara yeniden başvurur, o eserlerde araştırdığınız konuyla ilgili neler yazıldığını merak edersiniz.
Birinci türden yazılanlar değersizken,
diğer tür eserler her zaman güne ışık tutan kalıcı eserlerdir.
Kalıcı eser sahipleri eserleri nedeniyle
hiç unutulmazlar. İsimleri hafızalarda hep taze kalır.
Osman Turan ismi, uzun yıllar siyaset
yapmış olması nedeniyle siyaseten hatırlanan bir isim olmaktan ziyade, daha çok
eserleriyle tanınan bir isim.
Sağ kulvarda, DP-AP çizgisinde siyaset
yapmış olan Osman Turan, 1960 darbesinde DP milletvekili olarak 17 ay hapis yattı.
Tahliyesi'nin ardından da 1964 yılında AP'nin genel başkan yardımcılığı
görevine getirildi. 1965 seçimlerinde ise yeniden Trabzon milletvekili olarak
meclise girdi. 1969'da da siyasetten çekildi.
Osman Turan, Siyasetin acısını,
tatlısını yaşayan biri olarak, ciddi bir siyasi birikim sahibiydi. O nedenle,
siyaset üzerine yazdığı makaleler hem zamanındaki siyasi atmosferi, hem de
dünden, günümüzü anlamayı kolaylaştırıyor.
1940 Yılında Dil Ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi Ortaçağ Tarihi Kürsüsünden mezun olunca aynı kürsüye asistan olup, doktorasını
Prof. Fuat Köprülü gibi önemli bir düşünürden alan Osman Turan doçentlik unvanını
elde ettikten sonra Türk tarihi üzerine yaptığı ilmi araştırmalarını
derinleştirdi. Selçuklular üzerine yazdığı eserler sahasında yazılmış en önemli
eserlerden biri sayılır.
Turan’ın tarih konusundaki bazı eserleri
önemli birer kaynak eser olarak görülürken, siyaset konusunda yazdıklarının
objektif olmadığını hatta siyaset sonrası eserlerinin tümüyle tarafgir bir
gözle yazıldığını iddia edenler var. Ancak, bu iddiaların da siyasi
karşıtlıktan kaynaklı olduğunu söylemek mümkün.
“Türkiye’de Siyasi Buhranın Kaynakları” adlı
kitapta Osman Turan’ın 46 makalesi yer almakta.
Kitabın ilk makalesi, Göktürk hükümdarı
Bilge Kağan’ın kitabesinde geçen “Ey Türk milleti, titre ve kendine dön”
başlıklı makale. Osman Turan bu makalede Bilge Kağan’ın o gün söylediklerini
kendince bugüne uyarlayarak Türk Milletine sorumluluklarını hatırlatmış.
“Ey Türk milleti! Sen hâlâ tarihi manevi
mirasını ve pek çok yüksek hasletlerini muhafaza ediyor; tarihte son sözünü
söylememiş ve son vazifeni yapmamış bulunuyorsun. Esasen seni sarsmak ve
kargaşalık içinde bırakmak gayretleri de bu hayatiyet ve kudret cevherini
senden daha iyi bilmemeleri sebebiyledir. Bundan ötürü Anadolu hâlâ dostların
ümidi ve düşmanların hedefidir. Zira sen bir toparlanabildiğin, milli şuur ve
kültürünü kurtardığın, ilim ve tekniğini kurduğun zaman bu cevherlerinle yine
eski kudretini ihya edeceksin.”
Osman Turan, Osmanlı’nın son döneminden
yola çıkarak siyasi buhranlara sürüklenişin nedenlerini irdelediği kitabında
Sultan Abdülhamit’e de önemli bir yer ayırmış. Ona göre Sultan Abdülhamit
devrinin büyük politikacısıydı ve başlangıçta ona karşı olan birçok kişi
sonradan onun son derece akıllı bir politikacı olduğunu teslim etmişlerdi.
Sultan Abdülhamit'in devrinde “emperyalizm doymaz ihtiraslarla Osmanlı
İmparatorluğuna karşı şahlanmış ve içeride de milliyetler kaynaşmış veya
kışkırtılmıştır. Bu duruma rağmen imparatorluk Adriyatik denizinden Basra
körfezine kadar muhafaza edilmiştir, ki bunda başlıca âmil, saltanatı 33 yıl
süren , bu padişahın siyasi kudreti olmuştur. Abdülhamit Han’ın imparatorluğu
nasıl buhranlı bir devirde teslim aldığı ve kendisinden sonra Devletin dokuz
yılda ne derece dağıldığı ve hatta ana-vatan ,Anadolu’nun bile istila edildiği
göz önüne getirilirse tarih ilminin bu padişah hakkında vereceği şaşmaz hüküm
onun lehinde olacak ve tenkidler teferruata inhisar edecektir.”
Osman Turan’a göre Sultan Abdülhamit
islama ve hilafete son derece önem veren, çözümleri bu çerçevede arayan bir
isim olduğu için bunca yıl Osmanlının parçalanmasını engellemiş, Osmanlı
topraklarını koruyabilmişti.
“Osmanlı Hükümdarları arasında hilafet
makamını onun kadar islamın mihrakı ve imparatorluğun kudret kaynağı haline
getirmeye çalışan bir padişah yoktu. O tanzimat ve ilk ittihatçı devirlerinin
kozmopolit zihniyetlerine mukabil imparatorluğun iç ve dış siyasetini İslam
esaslarına dayanarak yaşayacağına inanıyordu.”
Osman Turan, Türkiye’nin içine düştüğü
buhranlı durumları Osmanlının son dönemindeki bazı
aydınların Batı karşısında aşağılık duygusuna kapılmış olmasına bağlar.
“Tanzimat ile başlayan aşağılık duygusu
bir avuç aydına inhisar eder. Büyük halk ve münevverler kitlesi millî şuur,
vekr ve ahlaki nizamı muhafaza eder. Meşrûtiyet ve Cumhuriyet devirlerinde,
millî şuur ve kültür ile birlikte gelişmeyen, Avrupalılaşma gayretleri, taklid
ve moda, aşağılık duygusunu da aydınlar arasında yayar. Manevi kıymetlere karşı
mücadelenin şiddetlenmesi ile muvazi olarak gelişir.”
“Türklerin sahip olduğu tarihi üstünlük
duygusu, vekar ve şahsiyetleri dünyaca meşhur olduğu halde tersine
Avrupalılaşma gayretleriyle aydınlar arasında aşağılık duygusunun bu derece
yayılması şaşılacak ve tehlikeli bir hadisedir.”
Osman Turan’ın o günlerdeki eğitim
kalitesi ile ilgili dile getirdiği sorunların bugünkü sorunlara benzer olması
oldukça dikkat çekici.
“Bugün Türkiye’de Üniversite ve yüksek
mekteplerin ilim, ihtisas kültür ve mefkûre bakımından zayıf aydınlar yetiştirdiği,
ideolojik sapıklığın yayılmasına diplomalı unsurlar eklediği ve bu sebeple de
memleketi ağır yük ve meseleler karşısında bıraktığı bir gerçektir. Yüksek
tahsilin gayeye uygun bir seviyeye ulaşamamasında ve memlekete elverişli
unsurlar yetişmemesinde asıl mes’uliyetin devlete ve Üniversiteye ait olduğu da
aşikârdır.”
“..Türkiye’de ilim ve Üniversiteler
üzerinde millet ve devletçe ciddiyetle durmadığımız takdirde medeniyet davamız
ve hatta milli bekamız emniyette değildir.”
Kitapta, Türkiye’nin demokrasi serüveni
de genişçe ele alınmakta. Demokrasinin Türk milletinin beklentilerine en iyi
cevap veren bir sistem olması nedeniyle halk tarafından kolay benimsendiğini
belirten Turan, süreç içerisinde ortaya çıkan bazı yanlış uygulamaları da
CHP’ye ve bilhassa İnönü’ye yükler.
Türkiye’de yaşanan siyasi buhranları
komünist ideolojinin içimize yerleştirilmeye çalışılmasına bağlayan Turan,
klasik sağ düşüncelilerde olduğu gibi sadece komünizmin yıkıcılığını dile
getirir ve Batı’nın ciddi bir eleştirisini yapmaz.
Döneminin toplumsal/siyasal olaylarını
kendi penceresinden değerlendiren Osman Turan’ın kitabı hem yakın siyasal
tarihi, hem de o günkü sağ aydınların sorunlar ve çözümleriyle ilgili neler
düşündüğünü anlamaya yarayacak türden bir kitap.
Semiha Kavak
KARAR Gazete-Kitap Ekim 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder