14.yüzyılın ikinci
yarısıyla 15.yy başlarında yaşayan, Aydın civarındaki yoksul köylülerle Osmanlı
yönetimine isyan ettiği için 1420'de Serez'de idam edilen Şeyh Bedrettin, İslam
inancına getirdiği farklı yorumlarla dikkat çeken, tartışmalı bir isim. En
önemli tasavvuf eserlerinden biri olarak kabul edilen ve sözcük anlamı kalbe
doğan gerçekler olarak açıklanabilecek Varidat'ta, maddi dünyanın gerçekliğinden
yola çıkan ve mutlak varlık, varlık birliği, tasavvuf, kelam, fıkıh konularını
içeren vaazlarından derlenen metinler yer alıyor. Türk Edebiyatı Klasikleri
dizisinin ilk kitabı olan bu önemli eser Mehmet Kanar'ın kaleminden Türkçe'ye
çevrildi. Kanar'ın kitaba dair genel görüşlerini de alarak, Varidat'a dair
sorularımızı AÜ İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü Kelam Ana Bilim
Dalı Hocası Prof. İlhami Güler'e yönelttik.
S.Kavak:
Varidat, tasavvufî eserlerden kabul edilse de klasik tasavvuf eserlerinden
farklı özelliklere sahip. Bu bağlamda bu eseri nasıl değerlendirebiliriz? Bu
eser tasavvuf tanımına ne kadar yakın düşüyor?
İlhami Güler: Varidat,
benim “İlhamiyyat” gibi, şeyhin kendi öz düşünümleridir. Yani “sezgi” diye
akıldan ayrı bir kapasitenin olmadığı; tek bir sürecin olduğunun ifadesidir.
Çeşitli dini konularda şeyhin birikiminin ifadesidir. Şeyh, Tasavvufun özü olan
“Zahir-Batın” kavramsal tuzağına bağlı. Kur’andaki dilin edebi kurallar
çerçevesinde “normal” kullanımını beğenmiyor; Allah’ın murad ettiği “normal”
anlamı “kıt akıllılar”a layık görüyor; kendince –hayal dünyasına göre- orijinal
yorumlar yapıyor. Vahdet-i vücud, Feurbach’ın deyimi ile materyalizmin din dili
ile ters çevrilmiş halidir. Nazım Hikmet’in şeyhe müzaheret yapması tesadüf
değildir.
S.Kavak: İslam tasavvufunun
tarihi seyrini dikkate aldığımızda, varidat tasavvufi geleneğe ne derece uygun?
Şeyh Bedrettin'in beslendiği kaynaklar neler?
İlhami Güler: Şeyhin düşüncelerindeki metanet,
onun felsefe ve fıkıh müktesebatı ile ilgilidir. Yani şeyh, hayattan ve
dünyadan kopmadığı için, düşünceleri daha dil ve mantığın kurallarına, hayata
uygundur. Şeyh hazretleri, Gazzali'ye benziyor. Fıkıh, kelam, felsefe ve tasavvuf
disiplinlerini öğrenmiş ve tasavvufta karar kılmış. Gazzali'den farkı, Gazzali'de
vahdet-i vücud yoktur, Şeyhin ise temel felsefesi o.
S.Kavak: Tasavvufta
genel itibarıyla manevi bir derinlik arayışı hakim iken Varidat'ta dış dünyayla
bir ilinti, bir başkaldırı ideolojisi söz konusu. Bu durum eserin tasavvufi
eser sayılmasıyla ne derece bağdaşır durumda?
İlhami Güler: “Manevi derinlik” evren ile Allah(Lahut)
ve Melekut alemlerinin “ayrı” olduğu görüşüne/metafiziğine bağlıdır. Şeyh
hazretleri vahdet-i vücutçu olduğu için, dış dünyayı ve onda olup bitenleri de
önemsiyor, onlar ile ilgileniyor. Şeytanı ve Melekleri, insani duygu, düşünce ve
davranışlara indirgemesi, bundan kaynaklanıyor. Allah/Hakk ile dış dünyadaki
varlıklar “aynı” ise, dış dünya ile ilgilenmek, onlar ile ilgilenmekle aynıdır.
S.Kavak: Şeyh Bedrettin'in Hıristiyanlığın
etkisi altında kaldığı, Hıristiyan mistisizminden esinlenerek Vahdet-i Vücut
inancına yöneldiği iddialarına ne demeli?
İlhami Güler: Varidatta öyle bir iz ve emare yoktur. Hıristiyanlığın
mistikliği oranında her mistik Hz. İsa ve Hıristiyanlık ile, Ruhbanlıkla
ilgilidir. Hıristiyanlık, sadece Hz. İsa’nın Tanrı olarak bedenlenmesine
dayanır; oysa vahdet-i vücud, bütün evrenin Tanrı’nın bedenlenmesi/mazharı
olduğunu iddia eder. “incarnation” ortak payda.
S.Kavak: Varidat'ın, Şeyh Bedrettin'in
görüşleri günümüz İslam düşüncesi içerisinde nereye konulabilir? Bu
düşüncelerin etkisi altında kalmış dini yapılanmalar söz konusu mudur?
İlhami Güler: Şeyhin düşünceleri İbn Arabi, Mevlana,
Yunus Emre, Şeyh Galip’in bağlı oldukları “Vahdet-i Vücud” geleneğine bağlıdır.
Türk Müslümanlığı’nın mistik kanadı Nakşiliğin dışında, büyük ölçüde bu
geleneğe bağlıdır. Türk devriminin kansız oluşunda bu etkinin önemli payı
olduğu söylenebilir. Bugün de bu eğilimi diriltmek isteyen çeşitli mahfiller
mevcuttur. Türk solunun şeyhe olan muhabbeti, onun bir nevi “komün” hayatı
öneren düşüncesinden geldiği gibi; ters çevrilmiş materyalizm olan
panteizminden de gelir.
S.Kavak: Varidat, Şeyh Bedrettin'in
eserleri arasında önemli bir yere sahip. Ayrıca günümüzde önem verilen eserler
arasında. Onu bu derece önemli kılan şey nedir?
İlhami Güler: Ben şeyhin, “et-Teshil” ve
“Camiu’l-fusuleyn” eserlerinin daha önemli olduğu kanaatindeyim. Her hâlükârda,
şeyhin eserleri Osmanlı'da felsefi-teolojik düşüncenin az da olsa canlı bir
şekilde devam ettiğinin kanıtıdır. Önemli olan, şeyh gibi düşünmek, şeyhin
görüşlerine katılmak değil; şeyhin düşündüğü gibi düşünebilmektir. Ben onun
vahdet-i vücud görüşüne katılmıyorum; benim için İbn Sina'nın metafiziği daha
doğrudur. Yani, alem/evren mazhar
değil; mahluk olarak Allah'tan
ayrıdır. Bilgi olarak da ben Allah’ın kitabının(Kur’an) ancak Arap dilinin
belağatının kaldırabileceği kadar “te’vil” edilebileceğine; ondan öte sezgisel
yorumların binbir çeşidinin “dini/intersubjektif/ilim” anlamda bir kıymet-i
harbiyesinin olmadığı kanaatindeyim.
S.Kavak: Varidat'ın günümüz İslam
düşüncesine olumlu katkıları olabilir mi?
İlhami Güler: Varidat, içerik itibari ile değil;
düşünme pratiği olması itibari ile “örnek” teşkil etmelidir. Çağımızın karşı
karşıya bulunduğu en büyük tehlike –Heidegger’in işaret ettiği gibi-
"düşünme"yi unutmuş olmasıdır. Bilim-Teknoloji ve Ekonomi içinde
hapsedilmiş durumdayız. Küreselleşme/postmodern durum denen “nihilist/agnostik”
hapishanenin içindeyiz. Arzular şelale. İçimiz dışımıza çıktı. Turist/seyyah
olduk, şu dünyayı/alemi geziyoruz. Bir dost/düşünür bulamadan gün akşam oluyor.
Oturup gidişata vakıf olmak lazım.
S.Kavak: Söyleşi için teşekkür ediyorum.
İlhami Güler: Ben de size teşekkür ederim.
Ek:
KİTABI GÜNÜMÜZ TÜRKÇE'SİNE AKTARAN PROF. MEHMET KANAR'IN
VARİDAT'A DAİR GENEL GÖRÜŞLERİ:
Şeyh Bedreddin’in eğitim dönemine ve aldığı
derslere dikkat edelim. İslam hukuku (fıkıh), hadis, mantık, felsefe,
astronomi. Büyük bir ihtimalle Ahlatlı Şeyh Hüseyin’in kimya ve tıp bilgisinden
de yararlanmış olmalı. Bu dersleri alan birinin akılcılığı ön planda tutacağından
kuşku duyulamaz. Sistematik düşünen, sınırlarını bilen, hurafe ile gerçek
bilgiyi ayırt edebilen biri. Bu yüzden Kahire’deki dergâh şeyhleri ile arası
açılmış olmalı.
On beşinci yüzyılın
başında esen siyaset fırtınalarına Bedreddin de ister istemez kapıldı.
Kazaskerlik gibi çok yüksek bir rütbeye yükseldiği gibi bunun sert inişleri de
oldu, sürgünü, göz hapsinde yaşamayı tattı.
Karakteri ve aldığı
eğitim onun aynı zamanda teşkilatçı yönünü de ortaya çıkardı. Engin bilgisi,
akılcılığı, yöneticilik ruhu çevresinde sevenlerinin toplanmasına yol açtı.
Böyle bir topluluğun varlığı hangi devlet yöneticisinin olsa, hoşuna gitmezdi.
Börklüce Mustafa ile Torlak Kemal onun emrinde çalışan, geniş bir coğrafyada
sözü geçen komutanlardı. Osmanlı’daki on bir yıllık duraklama (fetret) devrinin
Batı Anadolu’da göze batan bu iki siması, Bedreddin’in kafasında
şekillendirmeye çalıştığı yeni yapılanmada önemli rol alan iki figürandı
sadece.
Toprağın gerçek
sahibinin sultan veya bey olmadığına, toprağı işleyen köylü olduğuna ilişkin
bir söz Bedreddin’in Varidat’ında geçmez.
Bedreddin’in dinle
ilgili birçok fikri Sünnî ulemasıyla bağdaşmaz. Bu fikirlerden biri namaz ile
ilgili sözüdür. “Kalbin dünya işleriyle meşgulse, istersen bin sene namaz
kılmış ol, ibadetlerinin güzel bir karşılığını bulamazsın”
Öldükten sonra tekrar
diriliş (ba’sü ba’delmevt) söz konusu olamaz. Kur’ân’da ölülerin diriltilmesi
meselesi olsa da, bundan maksat, bedendeki zerrelerin yok olduktan sonra tekrar
bir araya gelip eski bedeni oluşturması değildir.
İnsanlar ibadette
ikiyüzlülük etmekte, maddiyata, makama önem vermekte ve Allah’a ibadet ettiğini
sanmaktadır.
Melek, cin, şeytan,
cennet, cehennem, Allah’ın zuhur etme meyli, bazı hadislerin yorumlanması gibi
konularda Şeyh Bedreddin akılcılığı ön plana çıkarır. Kimi şeyhlere, imamlara,
vaizlere çatar. Bunlardan uzak durulmasını tavsiye eder.
Bedreddin’in önemle
vurguladığı bir kelime de “istidat” veya yabancı bir kelime ile “kapasite”
kelimesidir. Hakikatı aramak için bilgi, idrak ve istidat olmalıdır.
Bedreddin “akl”ı tek
başına yeterli bulmaz. Çünkü aklın fikir ve görüş yoluyla idrak yönü ve iç
temizliğiyle bir şeyi keşfedip açığa çıkarma yönü vardır. Keşif ancak arınmakla
mümkündür.
Şeyh Bedreddin’in İslam toplumunda
öğrenilmesi gereken temel konuları örneklerle, ayet ve hadislerle, basit
cümlelerle ele alışı onun iyi bir öğretici olduğunu göstermektedir. Öte yandan
bugün bile Varidat varlık birliği, tasavvuf, dinin temel ilkeleri konusunda
bilgi sahibi olmak isteyenlere çok şey öğretecek niteliktedir.
Semiha Kavak
Edebistan
2015
Eylül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder