13 Eylül 2015 Pazar

AVRUPA'YA AYAR VERMEK VEYA "AVRUPA'YI ONARMAK"


Avrupa Birliği, son krizin etkilerini uzun süre daha yaşayacağa benziyor. Her ne kadar Avrupa projesi bir kriz sonrası birliktelik olarak değerlendirilse de, şimdilerde bu birliğin ekonomik krizlerle çatırdaması söz konusu. "Mali kriz üye ülkelerdeki Avrupa'ya karşı kuşkuculuğu yakın zamanlarda daha da derinleştirdi, aynı zamanda Avrupa milletleri arasında karşılıklı olarak yeni bir saldırganlığın da oluşmasına neden oldu." Avrupa krizi Avrupa'nın sonunu mu getirecek, veya Avrupa bu krizden nasıl ve neyle kurtulacak? Avrupa'nın bundan böyle yekpare politikalar uygulaması mümkün mü?  Avrupa kendi içindeki barışık dönemden çatışmacı bir döneme mi giriyor? gibi sorular "Avrupa'nın birliği" üzerinde düşünmeyi zorunlu hale getiriyor.

"Jürgen Habermas ile Avrupa'yı Onarmak" kitabında, birçok Avrupalı önemli düşünür Habermas'ın görüşleri üzerinden Avrupa'nın geleceğini masaya yatırıyor. Yeni marksistlerden sayılan ve dünyanın ilk 100 entelektüeli arasında kabul edilen, Frankfurt Okulu'nun en önemli son kuşak felsefecisi Alman düşünür Habermas, Avrupa'nın yaşanmış ve yaşanabilecek krizlerden kurtulmasını demokrasinin kurumsal olarak genişletilmesinde ve kamusal alanın demokratikleştirilmesinde arayan bir isim. Demokrasi ve kamusal alan üzerinde yoğunlaştırdığı düşünce zenginliğini Avrupa projesinin geleceği için yeni bir perspektife dönüştürüyor. "Avrupa'nın borç krizi karşısındaki zayıflığı saptamasından yola çıkan Jürgen Habermas, tüzel bir analiz üzerine temellenen ve egemenliğin paylaşımı ile Birliğin organları arasındaki ilişkilerin yeniden düzenlenmesi sayesinde daha iyi bir entegrasyon hedefleyen bir felsefi düşünce sunuyor."

Avrupa krizinin kamusal alanın demokratikleştirilmesi ve üye ülkelerin ortak bir demokrasi uygulamaya gitmesiyle aşılabileceğine inanan Habermas, Avrupa içerisinde yer alan ülkelerin ulusal ekonomik çözüm arayışlarının kriz ihtimallerini yok etmeyeceğini, öncelikle siyasal olarak bir ortak noktada buluşturacak çözümler üzerinde durulması gerektiğini ısrarla öne sürmekte. "Avrupa'nın bugünkü krizi siyasetin kısmi eksikliğine bağlıdır. Siyasetin ulusal ölçekte kendini toparlaması siyasi bir Avrupa'nın kurulması ile aynı anda gerçekleşmelidir. Bu durum siyaseten malül olma halini hükümetlerarası post-demokratik karar alma mekanizmaları ile örtbas etme isteğine dayanan gidişatı terk etmek anlamına da gelir." "Siyasetin, ekonomik sistemi sınırlayan koşulları belirleyip belirleyemeyeceği, ya da bunu hangi şartlarda yapabileceği sorusu ya da siyasetin ekonominin emredici ilerleyişine uyum sağlaması gerekliliği kapitalist demokrasiler açısından deneysel bir sorudur." diyen Habermas, birliğin kendisini onarması için bir sürece ihtiyaç duyulduğunu vurgular.

Kitapta, Habermas'ın Avrupa'nın demokrasiyle onarılması gerektiği yönündeki görüşleri doğrultusunda ele alıp irdeleyen düşünürlerin tümü, siyasi birliğin kamusal alanı da içeren daha üst demokrasiyle sağlanabileceğine dikkat çekseler de; bunun nasıl gerçekleştirilebileceği konusunda farklı görüşlere sahipler; "Jürgen Habermas Avrupa'nın inşasının geleceğini, Avrupa konseyinin Lizbon Antlaşması'nda öngörüldüğü gibi yürütmeye değin bir federalizm yerine hükümetlerarası bir hakimiyeti dayattığı postdemokratik bir eğilim ile, 'tüzelleştirmenin', ortak bir birlikteliğin kurulması eserine devam ettiği demokratik bir yol arasında bocaladığı yönünde betimliyor. Bu görüş pek çok soruyu beraberinde getiriyor." diyen ve Habermas'ın görüşlerine eleştirel yaklaşım sergileyen Pascal Perrineau, kurumsal tartışmaların ülkeler arasındaki güveni zedelediğine dikkat çekiyor. On'un üzerindeki önemli düşünürün Habermas'ın görüşleri üzerine geliştirdiği düşüncelerinde Avrupa'nın içinde bulunduğu birçok sorun yakından ele alınmakta.

Yaşanan sorunların irdelenmesi aynı zamanda bir Habermas eleştirisini de gündeme taşıyor; "Eğer Habermas Avrupa Birliği'nin güncel işleyişiyle ilgili eleştirisine göre tutarlı kalmak istiyorsa, ancak önerdiği, organların demokratlaşması ile dolu, Avrupa Birliği'ne yetkileri paylaştırma ehliyetinin verilmesi çerçevesinde bir çıkış yolu bulabilir."

Kitabın ana konusu olan "Avrupa'yı Onarmak" iddiası gerçekleşebilecek bir iddia mı, bu nasıl olacak sorusuna bulunabilecek cevaplar elbette kısa zamanda sonuç verecek türden değil. Dünyadaki birçok ülke gibi küresel kapitalizmin etkisi altında olan Avrupa'nın öncelikle düşünsel bir karmaşa içerisinde bulunduğu ve yekpare bir demokrasi anlayışına ve tecrübesine sahip olmadığı gözönüne alındığında bunun altından kolay kalkılabilecek bir sorun olmadığını anlamak mümkün.

Yine de bütün olumsuzluklara rağmen Avrupa kendi arasında yeni bir çatışmanın filizlenmemesi için hafızasını diri tutmaya öncelik vererek hızlı bir çözüm üretmenin gerekliliğini de görüyor. Kuşkusuz Avrupa Birliği'nin çökmesi yalnızca bu ülkeleri ilgilendirmez, küresel bir krize de davetiye çıkarır. O nedenle, Avrupa Birliği'nin yenilenerek yoluna devam etmesi belirebilecek bir büyük tehlikeyi de uzaklaştırmış olur.

"Jürgen Habermas ile Avrupa'yı Onarmak" Avrupa Birliği'nde yaşanan kriz konusunda nelerin tartışıldığı, nerelerden çözüm üretilmek istendiğini öğrenmek isteyenler için adeta bir akademik kurul çalışması niteliğinde. Bu eser sayesinde krizin çok yönlü olarak boyutlarını, derinliğini anlayabilir ve bu sorundan yola çıkarak yeni demokratik arayışların ne derece önemli olduğunu görebilirsiniz.

Semiha Kavak
STAR Kitap-Gazete 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder