“Şiir fikirlerden söz açmaz, onları bir aktör gibi
temsil eder.”
John Ciardi
Ayna
İnsan’ın ilk sayısından itibaren gerek mizanpajı, gerek kapak tasarımı ve
derginin içeriğine yönelik aldığımız olumlu geri dönüşler, samimi olduğundan hiç
kuşku duymadığımız özeleştiriler bizi her geçen gün daha iyi bir dergi hazırlamaya
teşvik ediyor.
Bu
tespiti yapma ihtiyacı niçin hissettik?
Çünkü
Ayna İnsan’ın tek derdi sadece önyargısız edebiyat ve şiir. Çünkü biz şiirin
yalnızca belirli kesimlerin, ya da kanonların değil tüm insanlığın ortak mirası
olduğunun, şiirin tek bir düzlemle sınırlandırılmasının şiirin yapısına, şairin
düşünsel özgürlüğüne zıt düşeceğinin bilincindeyiz ve bu mirası da sadece lafla
değil Ayna İnsan’la şiir, inceleme, deneme, öykü paylaşan herkese kapımızı açık
tutarak, geleceğe taşımak ülküsündeyiz. Bu ülkü, bizi şiire evrensel bir
aynadan tarafsız bakmaya yöneltirken, şiirin iç omurgasını oluşturan düş ve gerçeğin
bir tür dışavurumunu yansıtan insanın vicdanı tarafını da dosdoğru görmemizi sağlıyor.
Yeri gelmişken soralım. Şiire dışarıdan müdahale edilebilir mi? Yani herhangi
bir edebiyat dergisi kendisiyle şiir paylaşan şairlere; şiirde tema olarak
hangi konuları yazması gerektiğinden tutun, başka dergilerde şiir yayımlamaya kısıtlama
getiren tavırlara varıncaya değin bir dizi kuralları dikte edip, şairin vicdanında
daraltmalar yapma hakkına sahip midir?
Evet;
ortak bir hayat felsefesi, aynı dünya görüşünü paylaşan insanların bir oluşum
etrafında toplanarak yazmaları, yazdıklarını yayımladıkları dergiler aracılığıyla
okurla buluşturmaları olağandır. Fakat söz konusu şiir olunca hiç kimsenin bir şaire
neyi nasıl yazacağını, şiirde içerik olarak neyi tercih etmesi veya etmemesi
gerektiğini dikte etmeye yönelmesi, paylaşılan şiir hakkında ideolojik önyargılar
sergilenmesi hiçbir dergi editörünün haddine olmasa gerektir.
”Goethe’nin
dostu Eckermann’a yazdığı mektupları ve “Dünya Edebiyatı” (weltliteratur)
kavramını anımsayalım. Goethe 31 Ocak 1827 tarihli mektubunda şöyle diyordu: “Şiir
sanatının insanlığın ortak varlığı olduğuna ve her yerde bütün zamanlarda
kendini yüzlerce insanda açığa vurduğuna gittikçe daha çok tanık oluyorum.
Bu durumda herkes şiirsel yeteneğin öyle pek ender bir şey olmadığını, dolayısıyla iyi bir şiir yazabilmiş birinin bunu fazla büyütmesi için bir neden bulunmadığını söylemek zorunluluğunu duyabilir. Ancak biz Almanlar bakışlarımızı kendi çevremizin dar sınırları dışına çevirmezsek eğer, bu dar görüşlülük ürünü düşünceye kolaylıkla saplanıp kalabiliriz. Bu nedenle ben, bakışlarımı yabancı uluslara isteyerek çeviriyorum ve herkese de böyle yapmasını tavsiye ediyorum. Artık ulusal edebiyatın söyleyebileceği çok şey kalmamıştır. Dünya edebiyatının zamanı gelmiştir ve şimdi herkese düşen, bunun yaşanmasını kolaylaştırmaktır.” Kısaca şiir bağnazlığı kaldırmaz. Çünkü şair tüm insanlığa seslenir. Bu sebeple, düşünürken de, yazarken de kozmopolittir ve muhatabı da bütün evrendir.
Neticede kendi şiir algılarıyla kurdukları kast’ı; dillerinden düşürmedikleri özgürlük, hümanizm, kardeşlik, inanç, demokrasi, insan hakları gibi kavramlarla gizleyerek şiirin bilirkişisi olmaya soyunan oluşumlar, kendilerini edebiyatın ve şiirin merkezi yerinde konuşlandırarak, gençlere neyi, nasıl yazıp yazmayacaklarını öğütlerken Muhammed İkbal’in şu sözlerini hiçbir zaman unutmasınlar:
“Tek bir birlik daimî ve kalıcıdır. O da insan kardeşliğidir ki ırk, milliyet, renk ve dil farkının üstündedir. Sözde demokrasi, lânetli faşizm ve ahlâksız sömürgecilik paramparça olmadıkça, insanın kendi davranışlarıyla tüm dünyayı Tanrı’nın evi saydığını ispatlamadıkça ve ırk, renk, coğrafi milliyetçilik duygularını ortadan kaldırmadıkça mutluluk ve refah, özgürlük, eşitlik ve kardeşliğin güzel ülküleri elde edilemez”
Şiirde böyledir. Daimî ve kalıcı, dünyevî her şeyin üstündedir.
Ayna İnsan Sayı: 4
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder