Tarihimiz, geçmişimiz çeşitli
hikayelerle yoğrulmuş olmasına rağmen bu hikayelerin çok azı günümüze yazılı
olarak gelmiştir. Oysa belki de bunların kat kat fazlası dilden dile dolaşır
durur. Bu hikayelerin birçoğu gerçek hayattan aktarmadır. Zira sözlü kültürü zengin olan
ulusların insanların hayatları, düşünceleri, söyledikleri binlerce
hikayeyi besleyecek zenginliktedir. Bu
kültürel zenginliğin süre gideceği düşüncesi onların yazılı olarak kalıcı hale
getirilmesine bir engel teşkil eder adeta. Belki de bu yüzden anı, portre
kitapları bu manadaki zenginliğimize göre oldukça azdır.
Felsefe, din, sosyoloji ve diğer
birçok konuda çeşitli kitaplar yazmış olan Prof. Dr. İsmail Yakıt, milliyetçi-muhafazakar
çevrelerin yakından tanıdığı isimlerin de yer aldığı hatıralarını, onlar
hakkında edindiği izlenimleri kitaplaştırdı bu kez.
Prof. Yakıt’ın, “Çocukluk
yıllarımdan beri hatıralarıyla zihnimde yer etmiş, ruhumda, gönül dünyamda iz
bırakmış kişileri ve onların anılarını bu kitapta anlatmaya çalıştım. Dolayısıyla
bunu bir nevi hatıra-portre denemesi
olarak görebileceğimiz gibi, aynı zamanda da
benim “ömrümün aynası”
diyebileceğim bir kitaptır.” dediği kitapta 35 şahsiyetin portresine yer
verilmiş.
Kitapta yer alan isimlerin birçoğuyla gençlik yıllarında karşılaşmış olan Prof. Yakıt,
sık sık bunların tavsiyesi ve öğütleriyle hayatını yönlendirmeye çalışmış,
onlardan feyz almış. Milliyetçi camianın önde gelen isimlerinden biri Dündar
Taşer. “Dündar Ağabey’in bir ülkücünün nasıl davranması gerektiğine dair bize
söyledikleri hala kulaklarımdadır. Dündar Taşer, “Ülkücü, mevcut düzene göre
değil, mevcut düzenin aleyhine göre de değil, kuracağı düzene göre hareket
eder. Kuracağı düzende adalet vardır, milletin hukukunu korumak vardır. Öyleyse
ülkücü adil, ahlaklı, dürüst, saygılı ve milletin hukukunu koruyan insandır.”
demişti. Ayrıca bizlere “Fikren mağlup edemediğiniz birini, ahlakınızla, efendi
davranışlarınızla mağlup ediniz. Sizinle tartışanlar, ülkücülerin fikirlerini
beğenmiyorum ama kendileri çok dürüst, çok efendi insanlar diyebilmeli.” diye
öğütler vermişti.”
Hocaların hocası olarak bilinen,
Türkiye’de felsefe geleneğinin oluşmasında büyük katkıları olan Hilmi Ziya
Ülken’le ilgili bölümde ilginç bilgiler yer almakta. “Hilmi Hoca, evinde ayrı
bir kitap, fakültedeki odasında ayrı bir kitap ve çantasında taşıdığı başka bir
kitap üzerinde çalışırmış. Çantasındaki kitabı yolda okurmuş. Nitekim Nihat
Keklik Hoca’nın verdiği bilgiye göre, Spinoza’nın Etika’sını her gün Şişli’den
Eminönü’ne gidiş gelişlerde vapurun güvertesinde bir masa üzerinde çalışarak
tercüme etmiştir.
Hilmi Ziya Hoca’nın, papaz
kıyafeti diye akademik cübbeyi hiç giymediği söylenir. Hatta doçentlik
sınavlarında yönetmelikte yer almasına rağmen giymemiştir.”
Şiirleri dilden dile dolaşan, bayrak
şairi Arif Nihat Asya’nın ise, kendi şiirlerini okumaktan haz duyan bir şair
olduğunu, birçok yerde topluluklara şiirlerini okuyup, onların beğenisini
aldığını söyleyen yazar, onu öğrencilik yıllarında tanımış.
“Arif Nihat Hoca’yı Ankara
Üniversitesi’nde okurken tanımıştım. Ankara Site Yurdu’nda kalırken, bazı
geceler etkinlikler yapardık. O zaman, kendisini çağırıp nefis şiirlerinden
okuturduk. Şiirleri şairlerinin ağzından dinlemek gerçekten büyük heyecan
verici bir olaydır. Eğer şair günündeyse ve şiiri yazdığı atmosferi yakalayıp
okumaya başlarsa, cidden doyum olmuyor. Arif hocamız, benim tespit edebildiğim
kadarıyla, okuduğu şiirleri yazdığı atmosferlerde okuyan bir şairdi.”
Genç yaşta kaybettiğimiz milliyetçi/muhafazakar
cephenin önemli düşünürlerinden Erol Güngör etkilendiği isimler arasında
Yakıt’ın; “Rahmetli Erol Güngör Bey, kendisine sağlığında abi, ağabey olarak
hitap ettiğim değerli büyüğümüz, ilim ve fikir adamımız idi. Pek sık bir araya
gelip konuşamadığımızdan, yazılarına kendisine olduğundan daha yakındık.
Ankara’da talebeyken arkadaşlarla onun düşüncelerini, fikirlerini, görüşlerini
okuyup aramızda hep tartışırdık. Bana öyle geliyor ki o, Ziya Gökalp, Peyami
Safa ve Alparslan Türkeş’ten sonra günümüzdeki
Türk milliyetçiliği idealinin temel direklerinden biridir.”
Milliyetçilerin önemli
isimlerinden olan Osman Yüksel
Serdengeçti ile ilgili birçok hikaye de yer almakta kitapta. Serdengeçti’nin
hapishane hatıralarını kendisinden dinler Yakıt: “ Osman Ağabey İstanbul’da
iken kaldığı 13 numaralı hücrenin tek
yatağı olduğunu, hava alacak bir yerinin olmadığını, İstanbul’un lağım
borularının üstten geçtiğini, suların damladığını, peynir ekmeğin küflendiğini
anlatmıştı. Burada aylarca kaldığını, kendisinin yanına garip insanlar
verdiklerini, bir yatağa sığmak için ters yattıklarını, adamın ayaklarının
Osman ağabeyin başının yanına geldiğini, çok kötü koktuğuna varana kadar tasvir
etmişti.”
Türk milliyetçiliğinin bayrak
ismi, siyasi tarihimizin önemli
şahsiyetlerinden biri olan Alparslan Türkeş ile ilgili anılara da yer ayrılan
kitapta sadece bildik isimler değil, kenarda, köşede kalmış, milli ve manevi
şahsiyetlerden bazılarıyla ilgili hatıralar da bulunuyor.
Kitap, bilhassa milli ve manevi
değerler alanında önemli etkiler oluşturmuş şahsiyetleri daha yakından tanımak,
onların neler yaşadıklarını öğrenmek için önemli bir eser. Umarız okuyuculardan
gerekli ilgiyi görür ve bu tip eserlerin yenileri gelir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder