Yeni Şafak Pazar'da bugün Profesör Dr. Doğan Cüceloğlu ile konuştuk.
Niyetinin saflığını, hayatının anlamını keşfetmiş insan en sıkışık zor zamanlarda bile şükür duygusu içindedir. Onların aile hayatının doyumu içinde bulunduğu koşullardan ötesinde kendi aralarında kurdukları ilişkinin ahenginden kaynaklanır.
Günümüzde evlilikler eskiye göre ciddi değişimlerden geçti, gençler genelde birbirini tanıyarak evleniyor ancak yine de genç eşlerin çeşitli sorunları var.
Gençlere ideal bir evlilik için neler
önerirsiniz?
İdeal evlilik ideal
insanlar arasında olur. Ve böyle insan yok. İdeal evlilikten ziyade
“sağlıklı ve keyifli bir evlilik” aramak daha anlamlı olur. Evlenmeden önce kendini ve ekibini tanımak önemlidir. Sağlıklı
bir evliliğin yapı taşlarının önce kendi özümüzü ve değerlerimizi, daha sonra
evlenmeyi düşündüğümüz kişinin özünü ve değerlerini tanımaktan geçtiğine
inanıyorum. Evlilik sadece iki birey arasında yer almıyor, kız
tarafı ve oğlan tarafı da yeni kurulan ekibin gizil parçası olarak ister
istemez ilişkinin içinde oluyor. Bugün belki görücü usulü
evlilikler kalktı ve gençler görünürde birbirini tanıyarak evleniyor ama tanıma
sürecinde neye bakılıyor, hangi noktalar dikkate alınıyor? Kaç kere kendimizi “ben
onu değiştiririm” diye düşünürken buluyoruz, ya da içinden geldiği aile
kültürünün, değerlerinin, inançlarının ne kadar farkındayız; bu inanç ve
değerler benimle ne kadar örtüşüyor? türünden sorular önemli.
Bu sorulara gereken önem veriliyor mu?
Bu sorulara gerekli önem
verilmiyor ki boşanmalar gün geçtikçe artıyor; üstelik bu boşanmaların büyük
bir kısmı da evliliklerin ilk beş senesi içinde, duygu yoğunluğu geçip
kişilerin iki yabancı olarak kalakaldığı dönemde, gerçekleşiyor. Evlenmeden
önce bu soruların üzerinde durmanın evliliği sürdürebilmenin anahtarı olacağını
düşünüyorum. “Evlenmeden Önce” isimli kitabımda bu
konuları oldukça ayrıntılı irdeliyorum.
Çocuk Yetiştirmek Bir Ekip İşidir
Yaşam şartları eşleri çalışmaya zorluyor ve çocukların
anneleriyle birlikte olduğu süreler azalıyor. Bu durum çocuklar üzerinde nasıl
etki bırakıyor?
Bu konuda ailelere düşen görev nedir?
Çocukluk insanın
anavatanıdır ve çocuk yetiştirmek bir ekip işidir. Çocuk doğmadan bilinçli
hazırlanmak gerek. İlk üç yıl çok önemlidir. Mümkünse çocuğun ilk üç yılı
anneyle ya da anneye en yakın duygusal sıcaklığı verecek biriyle geçirmesi
sağlıklıdır. Yetişkin hayatta kendini gösteren birçok duygusal ve davranışsal
sorunlar çocuğun bu dönemde duygusal bağlanma sorunları yaşamasından
kaynaklanmaktadır. İlgilenen okurlar “Geliştiren Anne Baba” ve “İçimizdeki
Çocuk” kitaplarımda bu konularla ilgili ayrıntılı bilgi bulabilirler.
Duygu
Yoğunluğunun Azalması En Temel Unsur
Ailelerde boşanmalar artıyor. Tespitlerinize
göre boşanmaları tetikleyen, onlara yol açan nedenler neler?
Aslında birinci soruyu
yanıtlarken boşanmaya yol açan nedenlere de biraz değindim. Bu soruya
genellikle verilen yanıtlar; kadının iş yaşamına girmesi, hayat şartları, ülke
ekonomisi, evlilikten beklentilerin farklılaşması, tek ebeveynli aile modelinin
özendirilmesi. Şüphesiz, hepsinin belli dozlarda etkisi vardır, ki
araştırmalarda var olduğunu gösteriyor. Ancak, boşanmaların çok büyük bir
kısmının evlendikten sonra ilk beş sene içerisinde gerçekleştiğini göz önünde
bulundurursak bu sayılan nedenlerin her birinin büyük resimde küçük bir paydayı
kapsadığını düşünüyorum. Boşanmaya yol açan nedenlerin en başında birey olarak
kendimizi, değerlerimizi, duygularımızı ve beklentilerimizi tanımamamızın
geldiğini düşünüyorum. Bir birey olarak ben kimim? Temel değerlerim ne? Bu
hayatta kendim ve ailem için hayallerim, istediğim ne? Değerlerim benim
değerlerim mi? Defolu yönlerimin farkında mıyım? Duygularımın farkında mıyım?
Her şeyden önce benim kendim olarak bu sorulara anlamlı cevaplar verebiliyor,
yaşamda kendim olarak varım, ben bir şahsiyetim diyebiliyor olmam lazım. İkinci
olarak; evlenmeyi düşündüğüm, ilişki içerisinde olduğum kişiyi de gönlümde bu
sorular rehberliğinde tanımaya açık olmam lazım. Yani hem kendime hem de
karşımdakine karşı dürüst olabilmişsem; tanımak için emek vermişsem, karşımdaki
insanın özünü görüp sevmiş ve güvenmişsem evliliğin çok daha temel taşlar
üzerine kurulabileceğini düşünüyorum. Duygu yoğunluğu zaman içinde azalınca
aynı evde iki yabancı olarak kalmalarının boşanmayı tetikleyen temel unsur
olarak görüyorum.
“Niyetin Saflığı”
Huzurlu bir aile yaşamı için neleri
önerirsiniz?
Huzurlu bir aile yaşamı için eşlerin bedenleriyle, duygularıyla, akıllarıyla, ilişkileriyle ve inançlarıyla sağlıklı bir uyum içinde olmasını öneririm. Kendi içinde kendiyle uyumlu olmayı başaramamış bir birey bir başkasıyla ilişkisinde nasıl uyum içinde olacak? Burada benim “Savaşçı” kitabımda önemle üzerinde durduğum “niyetin saflığı” kavramıyla tanışmak gerekiyor.
Biraz
açar mısınız?
Niyetinin
saflığını, hayatının anlamını keşfetmiş insan en sıkışık zor zamanlarda bile
şükür duygusu içindedir. Onların aile hayatının doyumu içinde bulunduğu
koşullardan ötesinde kendi aralarında kurdukları ilişkinin ahenginden
kaynaklanır.
Nasihat
Edilen Değil Yaşayan Değerler
Toplumsal sorunlarımızın giderilmesi ve
sağlıklı bir toplum yapısı için eğitim ne derece önemli, iyi bir eğitim için
işe nereden başlamalı ve ne gibi şeylere öncelik verilmeli?
Her çocuk muhteşem bir potansiyel olarak doğar.
Her biri doğuştan potansiyel bir bilim insanı, filozof, sanatçı. Aile olarak,
eğitimci olarak bu potansiyelin anlamını bilmemiz önemli; bu bir. İkinci önemli
konu değerler konusu: Çocuğun içinde yetiştiği aile ve eğitildiği sınıf
ortamında hangi değerleri yaşatıyoruz? Konuşulan, nasihat edilen değil, yaşayan
değerlerden söz ediyorum. Mesela çocuğun gelişimine mi değer veriyoruz yoksa
onun malumat öğrenip sınavda başarılı olmasına mı? Saygı, sevgi ve dürüstlük yaşayan
değerler mi? Yoksa korkutma, tahakküm ve çocukları bir araç olarak kullanma mı hâkim?
Farkında olsak da olmasak da toplum olarak geleceğimizi bu iki ortamda
yaşattığımız değerler belirliyor. Bir çocuğun potansiyelinin gelişmesinde anne
babadan sonra en büyük rol öğretmenin. Bugün belli alanlarda bir yerlere gelmiş
insanlara sorsan her biri hayatında etkili olmuş bir öğretmen olduğunu söyler. Öğretmenin
gücünü iki kitabımda anlattım: “Öğretmen Olmak Bir Cana Dokunmak” ve
“Öğretmenim Bir Bakar mısın?” Öğretmenlerimizi güçlendirip geliştirmeye öncelik
vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Bana göre en etkili yol bu olur.
Sizce mutluluğun anahtarı nedir? Mutlu olmak
için bireyin, ailelerin, toplumun üzerine düşen şeyler nelerdir?
Son elli yılda mutlulukla
ilgili çalışmalar gösteriyor ki, hangi toplumdan olursa olsun insan mutluluğunu
belirleyen 7 temel faktör var. Önem sırasına göre bunlar: 1- Sağlıklı bir yuva;
2- Geçimini sağlayacak güvenilir bir gelir; 3- İçine sinen, anlamlı bulduğu bir
iş; 4- Kendine yakın hissettiği dostlar; 5- Sağlık; 6- Kendini özgür hissetme;
ve 7- Kendine yol gösterecek manevi değerler. Artık okur kendisi karar versin, hangi
etken üzerinde gücü var ve ne yapabilir? Bu konuları “Gerçek Özgürlük” kitabımda
irdeliyorum.
Semiha Kavak
Yeni Şafak Pazar Eki
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder