Katharina
Mommsen, Goethe ve İslam isimli eserinde, başka medeniyetlere, dinlere ve
yabancı kültürlere açıklık bakımından tam bir prototip olarak gördüğü
Goethe’yi, okumanın zorunluluğuna işaret ediyor.
Aydınlanma Çağı’nın dâhileri kendi kutsal
kitaplarının yanında diğer kutsal kitapların da varlığından haberdar olarak
bunu Hıristiyan dünyaya anlatma girişiminde bulundular. Romantik ekolün en
büyük temsilcilerinden biri olan Goethe de bunlardan biridir.
İslam dininin hiç kabul görmediği ve önyargıların
zihinleri bulandırdığı böylesine sıkıntılı bir dönemde Goethe’nin İslam
kültürünü keşfedişindeki en önemli kılavuzu ve hocası olan 19.yüzyıl Alman
düşünürlerinden Herder, bütün milletlerin dil, din, şiir ve edebiyat dünyaları
ile tanınmasını amaçlamış, Goethe’nin de kendisi gibi bu konuda çığır açıcı
çalışmalar yapmasını sağlamıştır. İnsanlığın gerçek kültür kökenine dönük
araştırmalarıyla tanınan Herder Ideen zur Philosophie einer Geschichte der
Menshheit, adlı eserinde Hz. Muhammed’in vahdet inancını yüceltir.
Herder’den başka Goethe’nin tefekkür ateşini
tutuşturan, İslâm dinini savunan ve saygılı davranan o dönemin ünlü
düşünürlerinden Leibniz ve Lessing de Kuran’ın öğretilerinden yola çıkarak
yazdıkları eserlerle Goethe’ye katkıda bulundular. Leibniz İslam dininin tevhid
öğretisini değerlendirirken; “Muhammed zamanla bu teolojinin önemli
öğretilerinden kopmamıştır; kendisine inananlar bizzat bu dini, Hıristiyanlığın
ulaşmadığı uzak Asya’nın ve Afrika’nın halkları arasında da yaymışlardır. Böylece onlar, birçok ülkede putperest bâtıl inançları yıkmış ve yerine
Allah’ın birliğine ve ölümsüzlüğe dayanan gerçek öğretiyi ulaştırmışlardır.” der. Bütün dinlerin ışık kaynağı olan
Doğu’nun büyülü dünyası birçok düşünürü böylesine derinden etkilerken, İslam
kültürünü anlama ve idrak noktasında Aydınlanma Çağının materyalist görüşlerine
itibar etmeyen Goethe bu dönemin en güçlü soluklarından biri olmuştur.
Katharina Mommsen, Goethe’nin İslam dini, klasik
İslam kültürü, Hz. Muhammed’in şahsiyeti ve Kur’an-ı Kerim hakkındaki kritik
düşüncelerini araştırdığı “Goethe und der Islam” (Goethe ve İslam) isimli
kitabındaki derinlikli çalışmasında adeta bir Goethe âlimi olduğunu bize kanıtlar
nitelikte. Ötüken Yayınları arasından çıkan eser, mütercim Senail Özkan’ın
mükemmel çevirisiyle Türkçe’ye kazandırılmış. Akademik kariyerine Berlin
Üniversitesi’nde başlayan Mommsen, Kaliforniya’daki Stanford Üniversitesi’nden
emekli olduktan sonra yıllar süren yoğun emekler harcayarak Goethe ile ilgili
çok önemli eserler vermiş.
Bunlardan bazıları; “Goethe ve Binbir Gece”, “Goethe
ve İslam”, “Goethe ve Arap Dünyası”, “Goethe ve Diez ve Goethe ve Dünya
Kültürleri.”
Avrupa’da derin bir tecessüsle uzun
araştırmalarda bulunan Goethe, çocukluk yıllarından itibaren Müslümanların kutsal
kitabına karşı yoğun bir alaka içerisindeydi. Hz. Muhammed hakkında uzun
araştırmalara yönelen şair, onunla ilgili yazılan bütün önyargıları bir tarafa
bırakıp, güçlü sezgileri ve aklî melekelerinin sağlamlığıyla onun insanlığı
birleştirici yöndeki çabalarını takdire şayan bulur. Doğu Batı Divanı’nda yer
alan “Muhammedin Nağmesi” adlı geniş yankılar uyandıran şiiri de bu derin
gözlemlerin sonucunda doğar.
Vahdet, kader inancı ve Allah’ın elçi gönderme
meselelerinin derinleştirdiği Goethe’nin Doğu Batı Divanı’ndaki notlarında da
gördüğümüz üzere, onun kişiliğinin İslamla yakından örtüştüğünü söyleyebiliriz.
GOETHE’DE
İSLAM VE TEVHİD ETKİLERİ
Mommsen, Goethe’nin mevcut beşeri bilimler tarihi
çerçevesinde İslam diniyle ilişkisini ele aldığı ilk bölümde, İslam dini ve
onun peygamberi Hz. Muhammed’le olan ilişkisini şairin hayatındaki en hayret verici
fenomen olarak değerlendirir ve İslam dinine olan büyük samimiyetinden söz eder;
“Görülecektir ki o Müslümanların dinine bilhassa içten bir alaka
geliştirmiştir. İncil’den sonra Kur’an Goethe’nin en çok hâkim olduğu esas dinî
metindi.” Yazar, onun kendi dinî ve
felsefî kanatlarıyla bağdaşan İslam dininin esaslarıyla geniş kapsamlı bir uyum
içinde bulunmasının, yoğun bir ünsiyet hissi uyanmasına sebep olduğunu belirtir
ve bütün bu alakalar neticesinde Doğu Batı Divanı’nın husûle geldiğinden söz
eder.
Kitabın, “Bir Muhammed Trajedisi fragmanı (1772)”
bölümünde, Goethe’nin İslamda tespit ettiği en önemli şeylere vurgu yapar;
“Üç nokta-i nazarın burada vurgulanması lazım gelir. Birincisi bizzat Peygamber
Hz. Muhammed’in kişiliği ve tebliğ için gönderilme, insanlar arasında Allah’ın
elçisi olarak faaliyet icra etme şuuru. Bizzat İslam’ın temel esasını yani
tevhid inancını başkalarına tebliğ etme!.. Goethe bilhassa bu tevhid inancına
iştirak ettiğini, hayatı boyunca tekrar be tekrar ihsas etmiştir.”
ALMAN İSLAM ANLAYIŞININ ÖNCÜ FİGÜRÜ
Goethe’nin kitaplarını irdelediğimizde (özellikle
Doğu Batı Divanı) onun ayetlerden ve hadislerden yola çıkarak yazdığı şiirlere
baktığımızda, tevhid görüşüne olan samimiyetliğini hissetmemek ve etkilenmemek mümkün
değil. Belli ki, onu en çok etkileyen şey Kuran’ın ruhu olmuştur. Amacı kendi
dinine alternatif yaratmak değil, kendi dininin samimisi olarak gördüğü
incelikleri kendi kültürüne aktarabilme çabası ve yanlış bilinen bir İslam
algısının önüne geçebilmektir.
Alman düşünürlerin İslam’a yaklaşımları,
Avrupa’nın İslam’a bakış açısı, Goethe’nin ve Herder’in olumlu yaklaşımlarına
karşın Voltaire’nin aşağılayan ayrımcı yaklaşımı, Mommsen’in çarpıcı
açıklamalarıyla yer alıyor kitapta.
En önemli bölümlerden biri ise “Alman İslam
Anlayışının Öncü Figürü Olarak Goethe?” başlıklı çalışması. İslam’a karşı olan
sert tavırlar, her dönemde olduğu gibi Goethe döneminde de mevcuttu. Almanlar’ın
Goethe’nin eserlerine karşı takındıkları olumsuz tavra çok fazla şaşırmamak
gerek. Yazar, görmezden gelinen noktaları, kaygıları ve sergilenen tutumları detaylarıyla
belirtiyor bu bölümde.
Katharina Mommsen, bu önemli çalışmasıyla, Goethe okurlarının ufkunu daha da genişleterek, onu yeniden keşfetmenin ayrıcalığına ulaştıracaktır şüphesiz.
Sonsöz’e
girişte yer alan mânidar İkbal sözleriyle yazımızı noktalayalım:
“Büyük bir zekâ ile temas edince ruhumuz bizzat
kendini keşfeder.
İlk defa Goethe’nin hayâl gücünün sonsuzluğunu
anlayınca,
Kendi sınırlarımın farkına vardım.”
SEMİHA KAVAK
Star Kitap-Gazete
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder