1917
Bolşevik devrimin öncüsü bir hareket olan 1905 devrimi sadece Rusya'yı değil,
çevresini ve bilhassa Osmanlı İmparatorluğu’nu da etkilemiş olan önemli bir
harekettir. Bu kalkışma aslında ekonomik ve siyasal bir kalkışma olarak
değerlendirilmektedir.
“Rusya'yı
devrime sürükleyen süreç, toplumdaki derin sosyal ve politik kutuplaşmanın
yoğunlaşmasından hız aldı. Bu çerçevede köylülerin topraksızlığı, dönemsel
açlıklar, yüksek hastalık oranları ile erken ölümler, vergi ve kira yükleri ve
askerlik hizmeti, fabrika işçileri ve sanatkarların çadır ve barınaklarda çok
kötü şartlarda yaşaması ve tehlikeli ortamlarda uzun çalışma şartları gibi
çeşitli faktörler gözden uzak tutulmamalıdır.
Çarlık
rejiminin ülke kamuoyunun dikkatini dışarı yönelterek ülke içindeki liberal ve
devrimci talepleri teskin etmek maksadıyla açtığı Japonya savaşı da uğranılan
yenilgi sebebiyle devrimin tetikleyicisi olmuştur. Başka bir ifade ile bu
savaş, 1905 Devrimi'nin hem nedeni hem de sonucu oldu.”
Georgy Apollonovich Gapon adında bir papazın önderliğinde 140 bin işçinin Çar’a dilekçe vermek için Kışlık Saray’a yaptığı yürüyüşte, askerlerin açtığı ateşle binden fazla işçinin ölmesiyle 1905 Devrimi’nin ilk adımı başlamıştı. İşçilerin istekleri iş gününün sekiz saate indirilmesini, asgari ücretin arttırılmasını ve fazla çalışmanın kaldırılmasını kapsıyordu. Binden fazla işçinin ölümüyle biten yürüyüş Pazar gününe rastladığı için, bu olay Rus tarihine “Kanlı Pazar” olarak geçti. Bu hareket sonucu Çarlık rejiminin yıkılması ve bazı bölgelerdeki bağımsızlık yönünde yapılan silahlı ayaklanma girişimleri başarısız olmuş ve bastırılmıştır. Ancak olaylar sonucunda anayasal monarşiye geçiş yapılmış ve Çarlık Duması kurulmuş, çok partili seçimler yapılmış, 1906 Anayasası meydana getirilmiştir.
1917
devrimin ayak sesleri olarak kabul edilen bu kitlesel hareketi dönemin Osmanlı
Padişahı Sultan Abdülhamid tarafından yakından takip edilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğunun son dönemleri olan bu dönemde bir kısım isyanların yanısıra Saraya karşı Jontürkler’in örgütlemelerini yaygınlaştırmış olması Abdülhamid'in Rusya'da olup bitenleri yakın takibe alması zaruretini doğurmuştur. “Sovyet resmi görüşüne göre 1905 Rus devrimi, bütün Asya'yı, bu çerçevede Osmanlı ülkesini de kesin bir şekilde etkilemiştir. Rus Devrimi'nin önemli kişilerinden Troçki, 1908 yılı sonunda “Türk Devrimi ve Proleteryanın Görevleri” adlı yazıda 1908 Jöntürk Devrimi'ni ‘Rus Devrimi’nin uyandırdığı en son yankı' olarak ifade etmiştir.”
Hasip Saygılı tarafından kaleme alınan “1905 Rus Devrimi ve Sultan Abdülhamid “konulu eser bu konuda önemli bilgiler vermekte. Zira önsözde de belirtildiği gibi “Günümüzde Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemine ilişkin ilgi ve araştırmalar artmasına rağmen 1905 yılında Rusya'da meydana gelen olayların Sultan Abdülhamid Türkiye'sindeki sosyal, kültürel, siyasi çerçevede etki ve yansımalarına ilişkin yeterli seviyede çalışma yapılmadığı gözlenmektedir. Yapılan çalışmaların Uluslar arası ölçekte sınırlı sayıda kaldığı dikkati çekmektedir.”
RUSYA'DAKİ GELİŞMELERİN OSMANLI'YA ETKİLERİ
Tarih boyunca Rusya'nın izlediği stratejileri yakından takip eden ve politikalarını belirlerken Rusya'nın durumunu önemle dikkate alan Osmanlı padişahları buradaki halk hareketlerini de yakından takip etmişlerdir. Gerek Kafkaslardaki müslüman unsurlar gerekse Osmanlı içerisindeki etnik toplulukların Rusya'yla ilintili olması bu ülkeyi yakından takip etmeyi her zaman önemli hale getirmiştir.
1800'lü
yılların ortasından itibaren Rusya'da artan yoksulluk, işçilerin çalışma
şartlarının gittikçe kötüleşmesi, ayrımcılık her an bir kıvılcımla halk
hareketine dönüşecek durumda olduğu için çözülme dönemine girmiş olan Osmanlı
da buralarda olup bitenlerin ülkesine sirayet etme ihtimalini hep göz önünde
tuttu. İmparatorluğun son döneminde iyice belirginleşen saraya karşı
hareketlerin güç aldığı Rus Devrimi o nedenle Padişah Abdülhamid tarafından
mercek altına alınmıştır. “Sultan Abdülhamid, dönem boyunca olayları neredeyse
anlık diyebileceğimiz tarzda, resmi ve gayri resmi kaynaklardan takip etmiştir.
Bütün olayları “devletin bekası” ve “kamu düzenliği” açısından görmeye ve
kısıtlı şartlarda yönlendirmeye çalışmıştır.” O nedenle Rus- Japon savaşını
yakından takip ederek bu savaştan ülkesinin zarar görmemesi için çeşitli
stratejilere başvururken, 1905 Devrimi esnasında da o akımın Jöntürkler eliyle
ülkeyi etkilememesi için sıkı tedbirler almıştır. Gerek yurt dışından gelecek
olan yayınların yurda girişini engellemek, gerekse içerideki basını sıkı
kontrol suretiyle 1905 Rus Devrimiyle ilgili haberlerin halka ulaşmasını
engellemiş, sıkı bir sansür uygulamıştır.
Abdülhamid'in 1905 Rus Devrimi’ni hızlandıran Rus-Japon savaşını yakın takibe alması da taht korkusuyla alınan bir tedbir değildi. "Sultan Abdülhamid savaşı, Rusya'da otokrasinin devrilmesi ihtimalinin, sıranın kendisine geleceği endişesiyle değil, Çarlığın Uzak Doğu'dan dönerek Osmanlı Devleti'ne musallat olacağı endişesiyle izlemiş, dönem boyunca takip ettiği siyaset, bu endişenin ağırlığını taşımıştır.
Jöntürk
muhalefeti, savaşı Sultan ile Çar arasında özellikle mutlakiyetçilik, zalimlik
ve yolsuzluk konularında paralellikler kurarak izlemiştir. Uzakdoğu'daki savaş
Abdülhamid istibdatının yıkılması ümidiyle, sanki Japonların mağup ettiği
Sultan'ın rejimiymiş gibi, gerçeküstü beklentilerle değerlendirilmiştir.
Jöntürkler dönem boyunca, bu beklentileri gerçekleştirmek için dini referanslar
dahil hemen her şeyi kullanmışlardır." (s.94)
Abdülhamid'in Rusya'yı yakın takibe almasının en önemli nedenlerinden biri burada bulunan müslümanlar nedeniyleydi. "Rus Devrimi'nin Osmanlı Devleti'nce yakından izlenmesini gerektiren sebeplerin başında, Kafkaslar’daki Müslümanlarla Ermenilerin çatışmaları gelmektedir. Müslümanların bölgede katledildikleri, sahipsiz kaldıkları algısı, Osmanlı ülkesinde Sultan'dan sıradan müslüman halka kadar, geniş bir kesimin duyarsız kalamayacakları bir konu olmuştur."
Abdülhamid'in Rusya'yı yakın takibe almasının en önemli nedenlerinden biri burada bulunan müslümanlar nedeniyleydi. "Rus Devrimi'nin Osmanlı Devleti'nce yakından izlenmesini gerektiren sebeplerin başında, Kafkaslar’daki Müslümanlarla Ermenilerin çatışmaları gelmektedir. Müslümanların bölgede katledildikleri, sahipsiz kaldıkları algısı, Osmanlı ülkesinde Sultan'dan sıradan müslüman halka kadar, geniş bir kesimin duyarsız kalamayacakları bir konu olmuştur."
POTEMKİN İSYANI
Sultan
Abdülhamid Rusya'da meydana gelen hadiselerden ülkesinin etkilenmemesi için çeşitli
denge politikaları izleyerek muhtemel tehlikeleri önlerken en zor anları Devrim
esnasında meydana gelen Potemkin İsyanı’nda yaşadı.
Rus-Japon
savaşında yenilgiye uğrayıp zayıf düşen Çarlık ordusu, köylü ayaklanmalarını
bastırması sırasında daha da güçsüz duruma gelir. Askerler arasında da
hoşnutsuzluklar artmaya başlar. Bunun yanında çarlık subayları, gemi
mürettebatına sürekli baskı yapar, mürettebatın yatma yerleri, yedikleri,
içtikleri ve çalışma koşullarının dayanılmazlığının yanında subayların bu
davranışları da işi katlanılmaz boyutlara taşır. 27 Haziran 1905'te Potemkin
Zırhlısı'nda bir isyan patlak verir. İsyanla birlikte mürettebat Potemkin Zırhlısı’na
kızıl bayrak çeker ve ardından işçi grevlerinin yoğun olduğu Odessa'da
demirler.
Daha sonra ayaklanmayı bastırmak üzere gönderilen savaş gemilerindeki denizciler de ayaklananların üzerine ateş açmayı reddeder ve böylece Potemkin Zırhlısı'nın ayaklanması daha da güçlenir. Fakat Potemkin Zırhlısı'nın ayaklanmasına Karadeniz donanmasının diğer gemileri katılmaz. Erzak ve yakıtı azalan Potemkin Zırhlısı Romanya kıyılarına yanaşarak, Romanya hükümetine teslim olur. Böylece zırhlıdaki ayaklanma yenilgiyle sonuçlanır.
"Potemkin Zırhlısı'ndaki isyan, doğal olarak İstanbul'da ilgiyle takip edilmiştir. Bir İngiliz kaynağa göre ise, Potemkin isyan edip Köstence'ye gelince, Türk hükümeti alarma geçerek Boğaz girişini mayınlanmış ve zırhlının Boğaz'ı geçmeye teşebbüs etmesi halinde kıyı bataryalanınca ateş açılması emrini vermiştir.
Daha sonra ayaklanmayı bastırmak üzere gönderilen savaş gemilerindeki denizciler de ayaklananların üzerine ateş açmayı reddeder ve böylece Potemkin Zırhlısı'nın ayaklanması daha da güçlenir. Fakat Potemkin Zırhlısı'nın ayaklanmasına Karadeniz donanmasının diğer gemileri katılmaz. Erzak ve yakıtı azalan Potemkin Zırhlısı Romanya kıyılarına yanaşarak, Romanya hükümetine teslim olur. Böylece zırhlıdaki ayaklanma yenilgiyle sonuçlanır.
"Potemkin Zırhlısı'ndaki isyan, doğal olarak İstanbul'da ilgiyle takip edilmiştir. Bir İngiliz kaynağa göre ise, Potemkin isyan edip Köstence'ye gelince, Türk hükümeti alarma geçerek Boğaz girişini mayınlanmış ve zırhlının Boğaz'ı geçmeye teşebbüs etmesi halinde kıyı bataryalanınca ateş açılması emrini vermiştir.
Rusya'nın İstanbul Büyükelçisi Zinovyev, Potemkin Zırhlısı'nın Romanya makamlarına tesliminden hemen sonra, 12 Temmuz 1905 tarihinde Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği raporunda; Potemkin Zırhlısı'nın isyanı kadar Rusya'da son dönemdeki hiçbir olayın İstanbul'da ilgiyle takip edilmediğini yazmıştır."
Sultan
Abdülhamid Potemkin isyanını fırsat bilerek boğazlarda tahkimat yapmış ve
böylece Rusya'nın Osmanlı'ya karşı herhangi bir kötü emeline karşı tedbir
almıştır. Bunu yaparken de Rusya'yı darıltmamış, bu tedbirleri Bulgaristan ve Romanya
tehlikesine karşı aldığını öne sürmüştür.
Buna karşılık "Jöntürk muhalefeti ise Potemkin İsyanı'nı çürüyen Abdülhamid rejimi ile Çarlık otokrasisi arasında paralellikler kurmak için, bir fırsat olarak karşılamış görünmektedir."
"1905 Rus Devrimi ve Sultan Abdülhamid" adlı eser incelendiğinde bu hareketin sadece Osmanlı'ya değil Çin'den İran'a kadar anayasal yenileşmelerin ve yeni hakların, kimi rejim değişikliklerinin öncüsü olduğu görülmektedir.
Yakın
tarihin tozlu raflar arasında kalmış gerçeklerini öğrenmek isteyenler için bu
kitap okunması gereken bir kitap.
Semiha Kavak
Keşke Düşünce ve Edebiyat Dergisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder