11 Kasım 2014 Salı

POZİTİF BİR İLHAN BERK PORTRESİ


Yapıtıyla en çok didiştiğim sene kaybettik şiirimizin uç beyini.

Ne çok şâir-yazar-farklı farklı- tanımlar/tanımlamalar getirmiştir/geliştirmiştir İlhan Berk için. Zannediyorum ki, hiçbir şair için, bu derece çeşitlilik içeren söyleyiş(ler) geliştirilmemiştir: Behçet Necatigil’in söylediği başta olmak üzere (şiirimizin uç beyi) –pîrim İlhan Berk için- bütün söylenenler bir kenara; benim için; en çok pîrim Lâle Müldür’ün söylediğidir İlhan Berk: “Dikkat! O bir şaman, yağmur yağdırabiliyor!”

Değil mi ki; “Minarelerine takılı bulutların sarhoş olduğunu/şairler söylediler.”

İlhan Berk’i bilmem, bilemem; bilmeye çalışırım; ama büyük yapıtı ( büyük yapıtıyla da bir anılır olmuştur üstat.),-sanki-her yerde olmanın/olmak istemenin arzusu içinde kıvranır, durur. İşte, İlhan Berk, or(a)dadır: Karıncanın su içtiğini görür; belki yatağı önüne çeker, bir yerde kuraklık baş göstermiştir; yağmur yağdırır. Mısır’ın bütün yalnızlığını içinde taşır; yalnızlık olur; Mısır olur… Kamyonlar, elarabaları, taksiler, dünyayı sırtlamış hamallar, berduşlar, haytalar, Pera Yahudileri, ayak satıcıları, macuncular vesaire...  Sonra dizeler sıralanır, gider…

İç içe geçer imgeler: Şeyler, onda, büyük helecandır! Kendi payıma, İlhan Berk, “dahaçok” Şeyler Kitabı ve Tümceler Geliyorum; “ençok” Galata ve Pera’dır…  Sonra, Adlandırılmayan Yoktur’da saklıdır poetikası: “Bu bir şiir kitabı değildir.” İlhan Berk’in söylediği…

Oysa, bu vurguda dahi, bir şiir vardır: Dokunduğunu şiir eder, evet, ama, o her yerdedir ve her zaman diliminden geçmiştir. Yoksa nasıl dokunur o  “şey”lere:


Bir takım insanlar arasında dolaşır, Sait Faik kadar insan tanımıştır; az şey mi?

Pera’da yedi sekiz dil konuşulur, dokuzuncu dil İlhan Berk’tir: Babil Kulesi’ni anımsatır…

Bir kahramandır da aynı zamanda “Berk” ! Dışardan bir anlatımla yazmışsa da büyük yapıtını, içerde yaşam bulan insanlardan bir insandır da, bizatihi kendisi... Pera’da bir görünür bir yok olur Berk ! Yan karakterdir belki de… O gizemli “şaman”, her “şey”de ve her “şey”de; ordadır.

Berk, kim bilir, Cadde-i Kebir’de yürüyor; Park Otel Yemek Listesi’nden mönüye bakıyordur: “Rus Çorbası/Tavuk Suyu, Mayonezli İstakoz/Kılıç Şişte, Salçalı Makarna/Pilav/Omlet. İşte şimdi şiir olmuştur. Oradan Sait Faik de geçmiştir; Naim Tirali de…

Yapıtı başlı başına bir sinemadır belki de, bakış açımıza göre değişebilir. Bir şair bir pasaj almıştı şiirinin başına, bu pasajdan önce şunu belirtmeli: Kadınlar en çok İlhan Berk’te korkusuzca soyunurlar, bana kalırsa; orada pornografi değil; bir romantizim vardır: En çok aşk!

İşte o pasaj: “Sex, insanın aşkı bulamadığında / elinde kalan tek tesellisidir çoğu zaman” diyordu şâir. Marguez’den bir alıntı bu: Hüseyin Alemdar’ın Burç İşaretleri adlı şiirinde rastladım o dizeye (Benim için bir dize). Bir başka dize: “Çok beyaz bir göğü gece gitmek sinema gibidir” diyordu Ah’ın şâiri. (Hüseyin Alemdar) Ah, “Güzel Irmak”:”Böyle yukarıdan aşağı gidiyorum seni”. Öyleyse, bir dize daha sallamalı burada İlhan Berk’ten: “oranızı açıyorum. gök/yüzü, ağaçlar gibi kokuyorsunuz/dik bir suru çıkıyoruz. bir attan iniyorum. beyazım. beyazsınız” (Aşıkane,1968)

Anımsadığım/anımsayamadığım her yerde İlhan Berk’i görürüm ben. Şamandır o çünkü. Bir görünür bir yok olur. Yok mu olur?

Dıştan bir gayya kuyusu gibidir… Önce hiçbir “şey” görünmez. Derinlerde ne çok “şey” saklıdır: Adeta bir “cehennem” derecesinde yazıyla çarpışıyordur: “Yazmak mutsuzluktur, mutlu insan yazmaz. Bu yeryüzünü olduğu gibi görmeme engel olan ve bana bu yeryüzünü cehennem eden yazmak eylemimden kurtulduğum, mutlu olduğum bir tek şey var: resim yapmak.” Der İlhan Berk… Değil mi ki Neşet Günal resim için söylemiştir aynı şeyi: “benim için resim yapmak bir oyun değil, azaplı bir süreçtir” diye.

Bütün alıntılar/yaşantılar bir noktaya işaret etmektedir: Her yerde ve her zamanda olan şâir; Haritada Bir Nokta: İlhan Berk! Şâir imgesini koruyan kaç “şaman” var ki; edebiyatımızda ?!

 Kubilay Bürgan
Ayna İnsan Dergisi / Sayı: 11

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder