ÇAĞIN ÇIKMAZLARINA İRONİK BİR YAKLAŞIM
Michael
Foley Saçmalıklar Çağı adlı kitabında içinde bulunduğumuz tatminsizlik çağının
engellenemez yükselişini güçlü tahliller ve geniş görüşler çerçevesinde
değerlendirip heyecanlı, hareketli bir o kadar da eğlenceli bir üslûpla okura
sunuyor.
İnsanlığın
giderek artan ıstıraplarını ve tükenişlerini konu alan kitapların sayısında son
zamanlarda daha da derinleşen farklı bakış açılarıyla beraber büyük bir artış
gözlemlemekteyiz.
Tarih
boyunca insanların peşinden koştuğu mutluluk, birçok görüş tarafından farklı
tanımlarıyla bireylerin iç dünyasındaki önemini koruyarak sürükleyiciliğini
devam ettiriyor. İnsanlar kendileri için biçilen genel geçer formüller
çerçevesinde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.
İradesinin
gölgesinde yaşamaya alışan birey, önüne konulan mutluluk normlarını sorgulamaya
bile gerek duymuyor artık. Zaten bunca karmaşa ve dağdağa arasında buna pek
vakti de yok. Yaşamla sağladığı düzenden emin bir halde hayatını devam
ettiriyor. Saçmalıklar Çağı bütün bu sıkıntıların derinlemesine irdelenerek
ironik bir yaklaşımla ele alınıp değerlendirildiği bir kitap.
Kitap,
basit yanıtları olmayan birçok soruyu da içeriyor: “Bu kadar ölçüsüz beklenti
nereden çıktı? Başka seçenek var mı? Varsa nasıl erişilebilir? Geçmiş ve
bugünün büyük zekâları işe yarar herhangi bir öğüt sunuyorlar mı?
Söylediklerinde bir fikir birliği var mı? Varsa nedir ve 21.yüzyıl yaşantısına
nasıl uygulanır?”
Ve, çağın
sorunlarına var olan haliyle, mevcut durumu dışlamadan, reddetmeden yanıt
aramanın peşine düşüyor. Batı toplumlarında eski tabular giderek yok oluyor,
anonim otorite daha da anonimleşerek, aleni baskı da gittikçe yok oluyor.
Genel
kabul görmüş bu fikirlere ve anlayışlara karşı çıkmanın imkansızlığından
bahsediyor kitap. Fakat yaşamak için her zaman kişisel strateji geliştirmenin mecburiyeti
de söz konusu bir yandan. “Kendi çözümlerini üretemeyenler başkalarınınkini
kullanmak zorunda kalırlar...” diyor Foley.
Bu sanırım
hepimizin ona gönülden katıldığı en önemli noktalardan biri. Elbette ‘buyrukçu’
her çağda mevcut durumunu koruyacak, mühim olan ona teslim olmamak ve yeni yeni
çözümler geliştirmeye çalışmak, geliştirmekle de kalmayıp hayata geçirebilmenin
yollarını aramak.
Zorluğun reddedilişi Modern çağ insanı giderek
sorumluluk kavramını yitiriyor. Sorumluluklardan kaçınıp bunu bir başkasına
yüklemekle daha mutlu olunacağına dair bir düşünce eğilimi mevcut.
Yazar
bugün bu düşünce eğiliminin tesiriyle insanların çeşitli danışmanlar,
terapistler, yaşam koçları eşliğinde hayatlarını sürdürdüğünün, oysa kişisel
sorumluluğunun kaybının çok daha fazla mutsuzluk ve depresyona yol açtığını
hatta ölüm-kalım meselesi olduğunun altını çiziyor. Ardından zorluk ve anlama
kavramlarının da varlıklarını yitirecek şekilde reddedildiğini öne sürüyor:
“Zorluk iticileşmiştir çünkü zorluk, kendinde hak görmeyi reddeder,
potansiyelin büyüsünü bozar, hareketliliği ve esnekliği sınırlar, memnuniyeti
geciktirir, dikkati dikkat dağıtıcılardan başka yöne çevirir ve sorumluluk,
adanma, dikkat ve düşünce ister.”
Modern
hayatın olmazsa olmaz ritüelleri sonucu, tapma derecesinde öne çıkan eğilimler
cesurca ortaya konuluyor kitapta. Bütün değerlerin alt üst olduğu baş döndürücü
bu hız çağında düşünmeye bile vakti olmayan insanoğlunun boşlukları giderek
daha da çok artıyor.
Geniş bir
kaynak yelpazesine sahip bu kitap, tarihte hayata olan tutkunluklarından dolayı
enkaza dönüşen birçok toplumun akıbetleri üzerinde daha iyi düşünmemizi
sağlayıp, içinde bulunduğumuz çağın sorunlarıyla gereği gibi baş edebilme
fırsatı yaratabilir.
Semiha
Kavak
STAR
Gazete
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder