YENİSİNİ HABER VEREN TEHLİKELER
ZİNCİRİNDEN
KURTULMAK MÜMKÜN MÜ?
"Tanrım açamadık içimizi
Artık buluşmamız mahşere kaldı."
Soma; gelişini haber veren bir facia mı, sabotaj
mı, bir musibet mi, bir kader mi?
Bu gibi konular her büyük felakette olduğu gibi
yine tartışmaların merkezine oturdu. Her şeyi kendi mecrasından çıkararak
yorumlamayı seven, salt olayların kendisini analiz etme yerine, onları hazır
kalıplar içinde analiz etme sabitliğimiz bu elim olayda da alışkın olunanı
değiştirmedi. İstismar, asparagas kurgular ve tarafgir yaklaşımlar nedeniyle
tartışmamız gerekeni yine ıskaladık ve başka şeyleri konuşur olduk. Oysa; yeni
olayların tekrar etmemesi için olanlardan ders çıkarmak ve gerekli tedbirleri
hızla almak gerekli.
Soma; Kontrolsüz kapitalizmin nelere yol
açabileceğinin bir örneği sadece. İş gücünü 'daha çok kâr' üzerinden
şekillendirmeye zorlayan bu iktisadi sistemi dengeleyen yegane şey
demokrasidir. Demokrasi geliştikçe sistemin otokontrolü ve tepkisel odakların
itmesiyle oluşan denge istismarların önüne geçer ve sömürüyü azaltır. Artı
değer denilen emeğin işveren tarafındaki payı böylece dengelenir ve iş barışı
toplumsal huzurun bir parçası haline gelir.
Buradan baktığımızda Soma’da nelerin
olmadığını , iyi işleyen bir demokrasimizin olması halinde nelerin önlenmiş
olabileceğini de anlamış oluruz. Eğer, demokrasimiz kurum ve kurallarıyla
sistemin açıklarını kapatır, onları sağlam bir zemine oturtur durumda olsaydı
şu yanlışlar ortaya çıkmazdı;
-İnsanlar, yerin altında, o ağır şartlarda sadece
karın tokluğunda çalıştırılmaz, bu haklar yasalarla onlara sağlanır, hak ettikleri
ücretleri almaları yasal güvenceye bağlanırdı.
-Sendika, bir aidat makinesi olmaktan öte o
işletmede, iş ve işçi sağlığı, iş güvenliği ve hak edilen ücret konusunda adımlar
atar, işçilerin her tür haklarını korurdu.
-Sendika, işçilerinin hakkını, hakkıyla
koruyabilmek için arkasında yasal güvencelerle desteklenir, böylece her türlü
direnci kolayca geliştirirdi.
-Devletin yasaları, iş ve işçi güvenliği
konusunda görevli denetmenlerin önünü açar, gerekli önlemlerin alınması
sağlanırdı.
-İşveren, bir işletmenin asgari çalıştırma
şartlarının neler olması gerektiğini görür, gerçekçi maliyetler üzerinden
hesabını yapar, ona göre elini taşın altına sokardı. Kazanmak için her türlü
istismarı yapabilmesinin mümkün olmayacağını bilirdi.
-Yaşanan bu gibi olaylar karşında kamuoyu
yanlış yorumlara yönelmez, daha iyi şartların oluşması için ön açıcı yorumlar
yapardı.
Böylece demokrasinin daha da gelişmesine
katkıda bulunulurdu.. Bu ve daha da çoğaltılacak örneklerden yola çıkacak
olursak bütün bu olayların arka planında demokrasi zaafiyetinin olduğunu
söylemek mümkün.
Demokrasi her şeyin ilacı değildir ancak, kapitalist
sistem içinde yaşayan insanların hakkını koruyabilecek olan yegane şey yine de
"daha çok demokrasi"dir. Kurum ve kuruluşlarıyla demokrasi geliştikçe
iş yaşamı da gelişir. Böylece insanlar daha güvenli, daha uygun şartlarda ve
daha yüksek ücretle çalışarak korunurlar.
Devletin varlık sebeplerinden asıl olanı, vatandaşlarına
insanca yaşayabilecekleri bir ortam sağlamak olduğuna göre çarenin "daha
çok demokrasi" olduğunu söyleyebiliriz. Bu vesileyle bugünden başlamak
üzere acilen yapılması gereken şeyler vardır. İlk yapılacak şey ise iş
hayatıyla ilgili yasaların yeniden gözen geçirilmesi, etkin bir çalışma hayatı
için gerekli şartların oluşturulmasıdır. Genelde yapılması gerekli olan
iyileştirmelerin yanısıra madenlerle ilgili acil önlemler alınmalıdır.
Bu çerçevede;
-Öncelikli olarak ağır şartlarda çocuk işçi
çalıştırılmasının önü tümüyle kapatılmalı, bu gibi istismarlarda cezalar
artırılmalıdır.
-Ağır ve iş tecrübesi isteyen bu gibi
işlerde kesinlikle taşeron işiler çalıştırılması önlenmeli, işverenlerin bu
yola girmelerinin önüne geçilmelidir.
-Bu gibi işletme/işyerlerinde sendikalaşma
kolaylaştırılmalı, gerekirse bu alanlarda zorunlu meslek örgütleri
kurulmalıdır.
-Ağır işlerde çalışan işçilere farklı, tatmin
edici ücret verilmesini sağlayan yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
-Bu gibi işletmelerin iş ve işçi
güvenlikleri en üst düzeyde sağlanmalı, bunun için İLO standartı ve gelişmiş
önlemlerin sağlanmasına gidilmelidir.
-Denetleme kurum ve kuruluşlarının yetkileri
artırılmalı, bu kişilere daha bağımsız ve tarafsız çalışma şartları
sağlanmalıdır.
-Denetim mekanizması ihtisas birimlerine
ayrılmalı ve böylece daha verimli denetim sağlanabilmelidir.
Sonuç olarak; İş kazalarının önlenmesinin
yegane yolu gelişmiş ülkelerde olduğu gibi çalışanların haklarını koruyan, modern
çalışma ortamı sağlayan, onları her an denetleyen mekanizmalara sahip bir iş
düzeni, sosyal bir yapı kurmaktan geçer.
Bunun özeti ise, insanı öne çıkaran
"daha çok demokrasi" modellerinin geliştirilmesinin gelecek
tehlikeleri önlemede ne derece önemli olduğudur.
SEMİHA
KAVAK
Haziran 2014 Sayı:8
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder