2 Mayıs 2014 Cuma

Soruşturma




Dergiler Hür Tefekkürün Kaleleri midir?

Dergilerin hür tefekkürün kalesi olup olmadığını belirtmek için dergiciliğimizin tarih içindeki yerine değinmekte yarar görüyorum…

Dergiciliğin tarihine bakıldığında kültürel çeşitliliğin anavatanı olarak gösterilen Batı'da dergicilik 18.yüzyılın sonunda yaygınlaşmaya başlar. Düşünürler, fikirlerinin geniş toplum kesimleriyle de buluşmasının önemini fark etmişler ve bu ihtiyacı dergiler çıkararak gidermeye çalışmışlardır. Osmanlı'da da dergicilik düşünce penceremizin Batı'ya açılmasıyla yani tanzimatla başlar. İkinci Meşrutiyet’le birlikte Batı düşüncesi Osmanlı aydınları tarafından da ele alınmış, bu doğrultuda ortaya çıkan düşünce ekolleri düşüncelerini dergiler sayesinde açıklamışlardır.


İlk dönem dergileri genellikle Batı'da bilim ve teknik alanında ortaya çıkan yenilikleri aktaran bir nevi ansiklopedik bilgiler sunar nitelikteyken daha sonraları kültür ve düşünce alanlarındaki dergiler etkili olmaya başlamıştır. Bu konuda Ahmet Mithat Efendi bir örnektir. Ahmet Mithat önceleri Batı'nın bilim ve teknolojik yeniliklerini "Dağarcık" adıyla çıkardığı dergiyle aktarmış, daha sonra ise sosyal ve kültürel konuları içeren düşüncelerini “Kırkambar” adlı bir dergiyle sürdürmüştür.

Dergilerin sayılarının artmasıyla düşünce çeşitliliğinin artması doğru orantılı olarak varlığını sürdürmüştür. Batı düşüncesinin ülkemizi etkisi altına almaya başlamasıyla orada var olan düşünce zenginliği de aynı şekilde ülkemize aktarılmış, her tür görüş ülkemizde hayat bulmaya başlamıştır. Dergiciliğin ve gazeteciliğin en etkili olduğu Osmanlı'nın son döneminde Abdülhamit'e karşı olduğu için yurt dışına çıkarılan kimi aydınlar yurt dışından düşüncelerini dergiler sayesinde taraftarlarına iletebilmiştir. Sürgünde Ali Suavi'nin çıkardığı "Muhbir", Namık Kemal'in çıkardığı "Hürriyet", Ahmet Rıza’nın çıkardığı "Meşveret" adlı dergiler büyük yankı uyandırmışlardır.

Ülkemizde dergilerin kültürel alanların tümüne yönelik yayın yapmaya başlaması ise 19.yüzyılın yarısından itibarendir. Bu dönem sistemin Batı etkilenmesine paralel bir seyir arzeder. Kitap okuma alışkanlığı olmayan bir toplumun farklı düşüncelere ulaşması ve okumayı sevmeye başlaması dergiler sayesinde olmuştur. Aydınlar ise Batı etkisiyle oluşturdukları kendine ait düşüncelerini dergiler sayesinde topluma ulaştırmışlardır.

Osmanlı'da ortaya çıkamayan düşünce çeşitliliği Batılaşma serüveniyle birlikte varlığını göstermeye başladığı gibi, bu varlığın topluma yansıtılması da dergicilik sayesinde gerçekleşmiştir. Cumhuriyetin ilanıyla dergicilik alanında bir duraklama söz konusu olmuştur. Bunda savaş yıllarının başlamış olması, bazı aydınların etrafında toplandığı ittihatçıların basına baskı uygulaması ve de cumhuriyetin ideolojisinin belirginleşmesi etkilerinin olduğu düşünülebilir. Cumhuriyetin ilk çeyreğinden sonra ülkenin düşünsel istikametinde etkili olabilmek için dergiler arasında bir rekabet başlamış ve dergiler farklı düşüncelerin topluma ulaşması için bir rekabet alanı haline gelmişlerdir. 2.Dünya Savaşı’yla birlikte dergicilik durgunlaşma safhasına girmiş, 1950'li yıllardan sonra dergicilik yeniden etkili hale gelmeye başlamıştır.


Cumhuriyet tarihi boyunca Dergah, İçtihat, Varlık, Kadro, Bozkurt, Hareket, Yürüyüş, Ağaç, Büyük Doğu, Yön, Adımlar, Gün, Ant Forum, Akis vs gibi onlarca dergi farklı düşünceye mensup insanların odaklandığı, düşüncelerini yansıttığı adresler olmuştur. Bu dergilerin bazıları bugün dahi hayal edilemeyen tirajlara ulaşmış, büyük ilgi görmüştür.


1961 anayasasının sağladığı özgürlük ortamında dergilerin etki alanları kültür-edebiyat ve sanat alanında olduğu kadar ideolojik alanlarla da önemli roller üstlenmiş, ideolojik düşünceler dergiler sayesinde halkla buluşmuştur. 1980 ihtilaline gelinceye dek dergicilik fraksiyon çeşitliliğine kadar genişlemiş ve toplumu yönlendirmek isteyen her tür görüş dergicilik üzerinden etkili olmaya çalışmıştır.


1990'lı yıllardan itibaren dergicilik radyo ve televizyon yayıncılığının yaygınlaşması nedeniyle etkisini kaybetmiş olsa da yine de kültür, sanat ve düşünce alanında varlığını ve çeşitliliğini sürdürmektedir.

Bugün eğer ülkemizde düşünce özgürlüğünden, düşünce zenginliğinden bahsedebiliyorsak bunu ağırlıklı olarak dergilerimize ve onun etrafında toplanan düşünürlere, yazarlara borçluyuz. Batı toplumunda dergicilik ne kadar önemliyse, ülkemizde de o derece önemlidir. Dergiciliğin düşünce dünyamızdaki önemine baktığımızda; dergiler, düşünce dünyamızın enginliğini, çeşitliliğini sağlayan en önemli kültürel taşıyıcı durumundadır.

Kitaplar geneli dikkate alan, daha az sayıda okuyucuyu ilgilendiren, kitleyi yönetmek, yönlendirmek ve etkilemek için değil, daha çok okuyucuyu hissedilmesi zor yeni ufuklara taşımak için varlar. Gazeteler ise insanlara bilgi ve haberin ötesindeki düşüncelerde aktüel olanı çeşitli açılardan sunar.

Oysa dergi bir düşünce kümelenmesi, bir ekol yaratır. Nerede bir dergi varsa orada bir düşünce birliği ve onun etkili bir şekilde sunumu vardır. Nerede birçok etkili dergi varsa orada birbirinden bağımsız birçok etkili düşünce vardır.
Bu sebeple eğer bir ülkede düşünce özgürlüğünden bahsedebiliyorsak, topluma etki eden düşüncelerin varlığından söz edebiliyorsak, orada çok sayıda farklı derginin ve onun geniş etki alanının varlığını da düşünmek zorundayız. 

Dünyayı değiştiren düşünceler önce dergiler üzerinden topluma ulaşmışlar ve düşünsel, sanatsal/kültürel rekabetlerini dergiler üzerinden topluma yansıtmışlardır.

Sonuçta; tarihi süreç içerisindeki etkilerine de baktığımızda tek cümleyle ifade edecek olursak: Evet, dergiler "hür tefekkürün kalesidirler…"


Semiha KAVAK
Temrin Dergisi, Sayı: 57

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder