Türkiye’nin sinemayla tanışmasının pek
kolay başladığını söyleyemeyiz. Türkiye, sosyolojik olarak Müslüman Türk
kadınlarının temaşa sanatlarında ön planda görünmesine henüz hazır değildi. Bir
gün bu muhafazakâr kapalılık, yüzünün perdelerini halkına açacaktı. Müslüman
Türk kadınlarını Ermeni kadınlar canlandırırken, 17 yaşında genç bir kadın
bütün toplum yasağına rağmen sahneye çıkma cesaretini gösterdi. Adı daha sonra
‘Afife Jale’ olarak anılacak olan bu kadının yürüyeceği yol, pek rahat
olmayacaktı. Darûl Beda-i’ deki oyunları polis tarafından basılıp, sahneye
çıkmaması kendisine tembih edilmesine rağmen, Afife Jale sahneye çıkmaya devam
etti. ‘Tatlı Sır’ adlı oyunu polis tarafından basıldığında arka bahçeden bir
suçlu gibi kaçırıldı. Resmi kanunda böyle bir yasak olmamasına rağmen polis,
toplum baskısını uygulamaya çalışıyordu. Afife Jale sahneye çıkmaya devam
edince İçişleri Bakanlığı yayınladığı bir resmi bildiriyle Müslüman Türk
kadınlarının sahneye çıkmalarını yasakladı. Afife Jale bu yasağa da uymayıp
sahneye çıkmaya devam edince yakalanıp, tekrar tekrar hapse atıldı. Bu kadar
sık hapse girip çıkması sağlığını olumsuz yönde etkiliyordu. Darûl Beda-i
yöneticileri devlet baskısına dayanamayarak Afife Jale’ nin ücretli görevine
son verdi. Yaşadığı maddi sıkıntılar Afife Jale’ de şiddetli baş ağrıları
yaratmıştı, çektiği azabı azaltmak adına doktorun yaptığı morfine bağımlı oldu.
"Nereden
Sevdim O Zalim Kadını"
1923 yılında Cumhuriyetin kurulmasının
ardından Atatürk, Türk kadınlarının sahneye çıkma yasağını kaldırdı. Anadolu
tiyatro ekibiyle, Anadolu turnesine çıkan Afife Jale’nin sağlık durumu iyice
bozulmuştu. Bu yüzden tiyatroyu bırakmak zorunda kaldı. Ünlü Tamburi ve
bestekar Selahattin Pınar ile tanışıp evlendi. Bu aşktan çok ünlü besteler
çıkacaktı : “Nereden sevdim o zalim kadını” gibi. Sağlığı günden güne kötüye
giden Afife Jale, henüz 39 yaşındayken vefat etti. Bir ülkenin kapanmış sahne
kapılarını açan, sahne sanatlarının Jan Dark’ ı adına düzenlenen ve
gelenekselleşmiş hale gelen ‘Afife Jale Tiyatro Ödülleri’ her yıl sanatçının
anısına düzenlenmektedir.
Son
Yolculuk!
Afife Jale, kimsesizliğin, terk
edilmişliğin, yoksulluğun son durağı Balıklı Rum Hastanesi’nde bir deri bir
kemik veda etti hayata…Ölümü gazetelere haber bile olmadı. Cenazesine 4 kişi
katıldı. Mezar yeri de mektupları ve fotoğraflarıyla birlikte kaybolup gitti.
Unutuldu. Selahattin Pınar, Afife’ nin ölümünün ardından paraladı kendini…Nice,
hicran dolu besteye imza attı. Son katıldığı radyo programında ‘Hatıralar’
şarkısını seslendirdi; ‘Beni de alın koynunuza hatıralar/Dolanıp kalayım bir an
boynunuza hatıralar…’ Bir süre sonra müdavimi olduğu Todori meyhanesine gitti,
doktorların yasak ettiği ne varsa hepsini ısmarlayıp sofrayı donattı. Rakısını
yudumlarken, son nefesini verdi. ‘Her yıl ölüm yıldönümümde mezarıma bir büyük
rakı dökün.’ Diye vasiyet etti. Son yolculuğuna mezarlıkta kendi bestesi
çalınarak uğurlandı; ‘Söndü yadımda akisler gibi aşkın seheri…’
Büyük
Bir Oyuncu
Afife Jale sahneye çıktığı ilk geceyi şu
sözlerle anlatıyor: “Hayatımda mesut olduğum ilk gece… Sanatın ruhuma verdiği
güzel sarhoşluk içindeyim. O piyeste (Yamalar) güzel bir sahne vardır; ağlama
sahnesi… Orada taşkın bir saadetle ağladım… Alkış, alkış, alkış… Perde kapandı;
açıldı, bana çiçekler getirdiler. Perde tekrar kapandı. Muharrir (Hüseyin Suat
Bey) kuliste bekliyormuş; ben çıkarken
durdu, alnımdan öptü: ‘Bizim sahnemize bir sanat fedaisi lazımdı; sen işte o
fedaisin’ dedi.
1987 yılında, fotoğraf sanatçısı Şahin
Kaygun, Müjde Ar’ ın başrolde oynadığı,
Afife Jale’ nin hayatını anlatan ‘Dolunay’ filmini çekerek, bir nevi
Afife Jale’ nin yaşantısını günümüze aktarmış ve bu büyük oyuncuyu yad
etmiştir.
Afife Jale’nin Müslüman kadın
oyuncuların sahne yasağını kırmasından sonra onun yarattığı bu zeminde,
Müslüman Türk kadınları oyuncu olarak Darûl Beda-i’de görülmeye başlandı. Bedia
Muvahit, Şaziye Moral gibi kadın oyuncular mesleklerini özgürce icra
ediyorlardı. Atatürk’ün kadın haklarını destekleyici yaklaşımı Afife Jale ile
sınırlı kalmamış, 1934′te kadınlara ‘Seçme ve Seçilme Hakkı’ nı vererek devam
etmiştir. Atatürk bununla da yetinmeyip Türk Edebiyatının altın dönemini
yaşatacak olan insanlar yetiştiren Köy Enstitülerini kurmuştur.
"Bataklı
Damın Kızı Aysel"
Cahide Sonku, Türk Sinemasının bir
dönemine damga vurmuş, kimine göre ‘Azize’ kimine göre de ‘Tanrıça’ diye
adlandırılan Cahide Sonku devri yaşanmıştır. 16 yaşında Darûl Beda-i’ye giren
Sonku, İstanbul Şehir Tiyatrolarının star oyuncusu olmuştur. Dönemin tiyatro
dünyasının tek adamı, Muhsin Ertuğrul’un yönetmenliğini yaptığı “Söz Bir Allah
Bir” filmiyle Cahide Sonku, 1933′te sinemaya adım atmıştır. Ünü hızla artıp,
peş peşe filmlerde oynadıkça herkesin görmek, dokunmak, konuşmak istediği bir
star olmuş; Tanrıçalık mertebesine erişmiştir. Fakat bu büyük ün, Sonku’ nun,
Muhsin Ertuğrul ile çatışmasına neden olmuştur. ‘Bataklı Damın Kızı Aysel’ adlı
filmiyle ünlenen Cahide Sonku, Türk Sinemasında adeta bir fetiş olmuştu. Hemen
her filmde, erkeklerin kalbini kırıp kaçan güzel kadın rolüyle hayranlarının
karşısına çıktı. Baş döndürücü yükseliş Cahide Sonku’ ya büyük yanlışlar
yaptırmaya başlatacaktı. Tanrıça, tiyatro provalarına geç gelen, daima alkol
alan ve küstah bir kadına dönüşmüştü. Rivayete göre, bir gün Cahide Sonku tiyatroya gelir ve yine
Muhsin Ertuğrul sarhoştur, Muhsin Ertuğrul onu provaya almaz ve tiyatrodan
kovar. Buna çok alınan Sonku, çok zengin olan fabrikatör İhsan Doruk’tan
tiyatro binasını satın almasını ve ruhsatı kendisine vermesini ister. Bir zaman
sonra Cahide Sonku tiyatroya gelir, prova
yapmakta olan Muhsin Ertuğrul’ a elindeki ruhsatı göstererek “Sen beni
tiyatrodan kovmuştun, şimdi ben seni tiyatromdan kovuyorum” der. Muhsin
Ertuğrul hiç reaksiyon göstermez, sessizce portmantoya gider, paltosunu alır ve
fötr şapkasını kafasına koyarak Cahide Sonku’ya döner: “Siz tiyatroyu satın
almadınız, bu binayı satın aldınız. Benim tiyatrom nerede oynanıyorsa, orası
benim tiyatromdur, buyurun, şimdi binanızda güle güle oturun” der ve çıkar,
arkasından da tüm oyuncular tiyatroyu terk ederler. Cahide Sonku sahnenin
ortasında, yalnız başına kalakalmıştır…
Anadolu'da
Tiyatro Turneleri
Cahide Sonku, o dönemin tiyatro
starlarından Talat Artemel ile evlenip ayrılır. Daha sonra Fabrikatör İhsan
Doruk ile evlenen Sonku’ nun bu evlilikten Ender adında bir kızı olur. Sonku’
nun kızı Ender Doruk bir müddet sinemaya devam etse de -ki bunların bazılarında
kamera asistanıydım, evlenip sinemadan uzaklaşmıştır. Cahide Sonku, İhsan
Doruk’tan boşandıktan sonra, çılgınca, fırtınalı bir aşk yaşayacağı şair,
aktör, yönetmen Cahit Irgat ile yolları kesişir. Beraber Cahitler Tiyatrosu’nu
kurarak Anadolu’da tiyatro turneleri yapmışlardır. Uzun yıllar süren bu
fırtınalı beraberlik bir gün her ikisinin de yollarını ayrılmasıyla son
bulmuştur…
1950 yılında Sonku, kendi film şirketini
kurar. Filmlerin bir kısmını kendisi, bir kısmını da şair Orhon Arıburnu
yönetir. Cahide Sonku eşi Talat Artemel ve Sami Ayanoğlu ile birlikte ‘Vatan ve
Namık Kemal’ filmini yönetir. Yıldız
Dergisinin 1951 yılında açtığı yarışmada Vatan ve Namık Kemal ‘En İyi Film’ ,
Cahide Sonku da ‘En İyi Kadın Oyuncu seçilir.
Filmlerin
Çoğu Kül Oldu
Beklenmeyen son, “Beklenen Şarkı”
filminden sonra gelir. Zeki Müren’ in yükselişine karşın bu filmden kazanılan
başarı ve ün, Cahide Sonku için sonun başlangıcı olur. Cahide Sonku’ nun
tiyatroya yeniden dönme çabaları sonuç vermez.
O dönemde bütün film şirketlerinin negatifleri ve kopyaları Kasımpaşa’da
bir depoda saklanırdı. Bir gece bu depoda çıkan yangınla filmlerin çoğu kül
olmuştu. O dönemdeki filmlerin kimyasalında yanıcı madde bulunduğundan, filmler
çıra gibi alev almıştı. Bu yangında Türk Sinema Tarihinin temelini işgal eden
birçok film yok olmuştur. Bu yangında kendisine ait olan tüm filmler yandığı
için, bütün mal varlığı giden Cahide Sonku iflas eder. Türkiye’de bugüne kadar
hiçbir tiyatro ve sinema oyuncusu Cahide Sonku kadar şöhret ve servetin
şahikasına çıkamamış ve yine hiç bir ünlü yıldız onun kadar sefalet ve yokluk
çukuruna birden bire inmemiştir. Bir zamanlar memleketin en güzel ve en zengin
sanatçısı olarak yaşayan Cahide Sonku milyoner kocalarını ve milyonlarca lira
kâr getiren film firmalarını kaybetmiş, yanında çalışan en fakir kimselerin merhametini
çekecek hale düşmüştür.
Sinema
Tarihine İlk Kadın Star
1979 yılında Sinema Yazarları Derneği,
düzenledikleri bir törenle Cahide Sonku’ya hizmet ödülü sundu. Cahide Sonku
1981 yılında Alkazar Sinemasında fenalaştı; 64 yaşında öldü. Cahide Sonku Türk
Sinema Tarihine ilk kadın star, ilk kadın yapımcı ve ilk kadın yönetmen olarak
damgasını vurmuştur. Ölmeden önceki son sohbetlerinden alıntılar yaparsak;
birinci kocası Talat Arseven’ den içkiyi, ikinci kocası İhsan Doruk’ tan gücü
ve sadakatsizliği, üçüncü hayat arkadaşı Cahit Irgat’ tan da aşkı ve starlığı
öğrendiğini söyleyen Cahide Sonku, seçimleri ve tercihleriyle hem yenilgilerin
hem de zaferlerin kadını olmuştur. Kadın kahramanların, azınlıkta ve hatta o
dönemde nerdeyse hiç olmayan sinemamızda Cahide Sonku, apoletleri sökülmüş bir
general gibi, starlık düşleri kuran, star kalabilmek için her yol mübahtır
diyenlerin karşısında, Cahide Sonku, kendi yaşamına işaret etmiştir.
Aytekin Çakmakçı
Ayna İnsan Sayı: 11
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder