İSLAM SALTANATININ VE BOZULMANIN ÖNCÜLERİ: EMEVİLER
İslam tarihi incelendiğinde Emeviler
döneminin diğer dönemlerden oldukça farklı olduğu görülür. 90 yıllık Emevi
iktidarı birçok alanda tezlere konu olacak kadar değişik uygulamaların alanı
olmuştur. Devlet-güç ilişkilerinin dünyevileşmesinin bir örneği olan Emevi
Devleti aynı zamanda görkemin ve İslam devleti sınırlarının büyümesinin de
adıydı.
İhsan Özkes'in "Emevi
Siyaseti/Dinin Saltanata Dönüşmesi" adlı kitabı devlet-din ilişkilerinin
Emevi Devleti döneminde şekillenişini masaya yatırıyor. Emevi döneminin devlet
yöneticilerinin yanısıra o dönem siyasetine etki eden bazı şahsiyetleri de
kısaca ele alan kitap, İslamın devlet ve siyaset eliyle nasıl bir zulüm aracı
haline getirildiğini gözler önüne seriyor; "Zamanımız İslam dünyasının
sorunlarında, tarihin derinliklerinden gelen bir zihniyetin izleri vardır.
Emeviler, daha 7.asırda saltanata giden yolları din istismarı taşlarıyla
örmüşlerdir. Asırlardır dini tekelinde gören Emevi zihniyeti kendisini İslam'ın
tek hamisi, dinsizliğin ve diğer din mensuplarının da amansız düşmanı olarak
göstermişlerdir."
İslamın bozulmasının hanedan
zihniyetinin devlet geleneğine yerleşmesiyle başladığı bilinen bir gerçek.
Babadan oğula geçen yönetim yalnızca devleti idare etmeyi değil, bu yönetimin
gerekçesini ve sorumluluk sınırlarını da Allah'a bağlamayı öngörüyordu. İslam
vahyedilmeye başlandığında Arap toplumunda kabilecilik oldukça güçlüydü.
İslamla birlikte bu güç kırıldı ve insanları değerli kılan şeyin üyesi bulunduğu
kabile değil, Allah'a bağlılığı yani takva olduğu öne çıktı. Bu ise o günlerde
güçlü olan kabilelerin bilinç altında bir travma yarattı. Peygamberin
Haşimoğulları’ndan çıkmış olması (daha sonra Emevi Devletini kurmuş olan)
Ümeyye oğullarının gücüne gitmişti. Bu sebeple "Hz. Muhammed'e karşı olan
Emeviler onu getirdiği dine karşı olmaktan ziyade Peygamberliğin Haşimiler'den
olan Hz.Muhammed'e gelmesine karşı idiler. Nitekim Ebu Cehil; ‘Haşimiler bizden
kendisine vahiy gelen bir peygamber var diyorlar. Biz şimdi kendi kabilemizden
bir peygamberi nereden bulup çıkaracağız, bizden bir peygamber gelmedikçe
Haşimilerin Peygamberine inanmayız’ diyordu.”
EMEVİ
DEVLETİNİN DAYANAKLARI
Emeviler, Bedir savaşında öldürülen
müşrik yakınlarının öcünü almak için uzun vadeli bir strateji uyguladılar. İlk
hedefleri kendi politikalarını uygulamaya sokmak için fırsat gördükleri Hz. Osman'ın
halife olmasıydı. Halifelik için Hz. Osman'a destek verdiler. Hz. Osman halife
olduktan sonra ise, Hz. Osman'a gereği kadar sahip çıkmadılar. Ona yapılanlara
karşı yapıcı tutum izlemediler. Hatta, Hz. Osman'ın şehid edilmesini
müslümanlar arasında çatışma çıkması nedeniyle adeta fırsat bildiler. Hz. Ali
taraftarlarıyla, Hz. Osman taraftarlarının çatışmasının kendilerinin devleti
ele geçirmeleri için iyi bir gerekçe olacağını hesap ediyorlardı.
"Emeviler'in Hz. Osman'ın kuşatma altına alınmasından öldürülüşüne kadar
geçen 50 gün civarındaki sürede izledikleri tavır ilginçtir. Hz. Osman'ı
korumak ve kurtarmak için hiç bir girişimde bulunmamışlardır."
"Hz.Osman şehit edilirken onun
evinde 18 Emevi'nin bulunduğu bildirilmektedir." Hz. Osman'dan
sonra,Hz.Ali'nin halife seçilmesiyle birlikte Emeviler, Hz. Osman'ın
katillerinin cezalandırılmasını biat etmeleri için şart koştular."
Muaviye, Hz. Osman'ın öldürülüşünün arkasına sığınarak iktidarı ele geçirmeye
çalışıyordu." Emevilerin kışkırtmaları nedeniyle müslümanlar birbirlerine
savaş açtılar. Sadece Sıffın savaşında 70.000 kişinin öldüğü belirtilir. Hz. Aişe'nin
kışkırtılması sonucu ortaya çıkan Cemel Vaka'sında binlerce müslüman birbirinin
kanını dökmüştür."Cemel Vakası'nı Emevilerin planladığı iddiası da
vardır"
Hz. Ali'nin şehit edilmesi sonucunda
ortaya attıkları Hakem Olayı'yla da Muaviye, Hz. Hasan'ın kendisinin halifeliği
bırakmasını sağlamıştır. "Hilafeti adeta tamamen gasp eden Muaviye, önünde
hiç bir engel kalmadan 20 yıl tek hakim olarak yönetmiştir. Bu sürede Hz. Osman'ın
katillerini cezalandırmayı gündeme getirmemiştir." Muaviye, iktidarı ele
geçirmek için her türlü çevreyle ittifak kurmanın ötesinde Hz. Osman ile Hz. Ali
taraftarlarının aralarını germek için her türlü ihtilafı besliyordu.
Özkes kitabında uzun uzadıya bu
doğrultuda uygulanan taktiklere yer vermekte: "Muaviye fitneyi yönetiyordu.
Kendi lehine gelişecek her türlü fitneyi organize ediyordu."Bu taktiklerle
iktidarı ele geçirince acımasız yüzünü de göstermeye başlamıştı. Önceki halife
dönemlerinde biat'ın rızaya dayalı olması gerektiğini öne süren Muaviye
tagallüp ve hakkı seyf(kılıç hakkı)yoluyla yönetimi ele geçirmiştir. Başa
geçtikten sonra da yine kılıç zoruyla müslümanlardan biat almıştır."
Emeviler hilafeti ele geçirdikten
sonra iktidarlarına Tanrı'sal bir hüviyet vermeye çalışmışlardır."Muaviye
yaptığı bazı konuşmalarında 'Allah'ın kendisini iktidara getirdiğini'
söylüyordu. Abdullah b.Mesade ile yaptığı konuşmada "Halifelik, Allah'ın
bize verdiği bir mülktür."dedi. Böylece haksız mal edinmek dahil birçok
şeyi Allah'ın kendilerini seçmesi olarak değerlendiren Muaviye, bu güçlerinin
saltanat yoluyla devamı için elinden gelen her şeyi yaptı. İslamın kesinlikle
yapılmasına müsaade etmediği şeyleri de yapmaktan çekinmedi. Kendisine biatı
zorla sağlattığı gibi oğlunun da iktidarını garantiye almak için Kabe’de kan
dökmeyi bile göze aldı. İktidarları güç, zülüm ve şaşaa içinde geçti; “Muaviye,
ipek elbiseler giyen, içki alemleri yapan, çalgıcı oğlunu halife olarak yerine
tayin etmiştir. En kalıcı icraatı oğlu Yezit'i yerine tayin ederek devlet
yönetiminde babadan oğula geçen bir sistem oluşturmasıdır. Hilafet din ve kan
üzerinden saltanata dönüştü." Muaviye, iktidarını korumak için etrafında
demir ağlar örmeyi de ihmal etmedi. Daha önceki halifeler toplum içine
karışmaya özen gösterirken Muaviye kendini halktan soyutladı ve halkın kendisine
ulaşmasını engellemek için özel güvenliklerle kendini koruma altına aldırttı. Sağlığını
ileri sürerek kendine özel oturma koltuğu yaptırdı ve hanedanını saltanat
koltuğuna kavuşturdu. İlk saltanat koltuğu da onun zamanında konulmuştur. Böylece,
Muaviye zamanında saltanat için gereken tüm ihtişam ve alt yapı tümüyle
oluşturulmuş oldu. Onun yerine geçen Yezit'de bu mirası devraldı.
Kitap, Emevilerin adım adım
saltanata gidişini ve saltanatın geleceğini de güvence altına alışını
Emeviler'in islamın ilk gününden başlayarak, ince bir siyaset uygulamasına
bağlamakta ve bu konuda çeşitli örneklere yer vermekte. Hanedanın geleceğini
güvence altına almak için kendilerine en büyük engel gördükleri Hz. Ali'nin
oğulları Hasan ve Hüseyin için geliştirdikleri manevralara da değinmekte.
Emeviler'in müslümanlara uyguladığı
zülümlere ve baskıcı yöntemlere karşı duran Peygamber torunu Hz.Hasan'a taht
bıraktırılırken, bu konuda cesaret ve ısrarı ortaya çıkan Hz.Hüseyin'le
birlikte tüm ailesi ortadan kaldırıldı. Hz.Hüseyin'e olan ilgi sonucu ona
biatların artmasından endişelenen Yezit bir oyunla onu gafil avladı. Kendisine
hızla biat edilmesi fırsat bilinerek, Küfelilerden gruplar halinde biatlar
yapılacağı, o nedenle Kufe'ye gitmesi gerektiği gibi bir bilgi karşılığında
hazırlıksız olarak Hz.Hüseyin yakın aile ve dostlarıyla birlikte yola
çıktı.İddialara göre bu bir pusuydu.Yolda muhasara edildi ve yanındaki en
yakınları dahil olmak üzere Kerbela'da sıkıştırılarak şehid edildi. Bire yüz
bir orduyla savaşan Hz.Hüseyin'in ve onunla birlikte savaşan herkesin başı
kesildi. Onunla birlikte ölenlerin tümünün cesedlerine zulmedildi.
"Kerbela'da şehit edilenlerin sayısı 72-87 arasındadır. Bunlardan 23'ü
Hz.Hüseyin, ev halkı ve akrabaları idi. Hepsinin kafası kesildi. Cesetleri ve
kanları kumlara topraklara belendi. Çırılçıplak cesetler çölde bırakıldı.
Onların ceset parçalarını kurtlar dilerine taktılar, sırtlanlar inlerine
götürdüler."
Özkes'in kitabında Emeviler'in 90
yıllık saltanatlarında her türlü hile, zulüm, lüks, israf, kısaca İslamın uygun
görmediği ne varsa, bunların hangi gerekçelerle yapıldığının birçok örneği yer
almakta.
İslamın bir iktidar aracı görülmesi ve iktidarında aynı kabile üzerinden devamı için saltanat ve onun öngördüklerinin nasıl dinsel mantığa oturtulduğu bu kitapta uzun uzadıya dile getirilmekte.
Hz.Osman'la başlayan ihtilafların istismarının müslümanlar arasında nasıl bir kan davasına dönüştürüldüğünü ve bu kan davası üzerinden nasıl bir iktidar devşirildiğini, islamın saltanata nasıl dönüştürüldüğünü anlamak isteyenler Tekin Yayınları’ndan çıkan bu kitabı okudukları arasına eklemeliler…
İslamın bir iktidar aracı görülmesi ve iktidarında aynı kabile üzerinden devamı için saltanat ve onun öngördüklerinin nasıl dinsel mantığa oturtulduğu bu kitapta uzun uzadıya dile getirilmekte.
Hz.Osman'la başlayan ihtilafların istismarının müslümanlar arasında nasıl bir kan davasına dönüştürüldüğünü ve bu kan davası üzerinden nasıl bir iktidar devşirildiğini, islamın saltanata nasıl dönüştürüldüğünü anlamak isteyenler Tekin Yayınları’ndan çıkan bu kitabı okudukları arasına eklemeliler…
Semiha Kavak
MOCCA
Yazıdan ve sözünü ettiğiniz kitaptan bağımsız olarak söyleyecek olursak, insan daima her şeyi kendi arzuları doğrultusunda değiştirmenin gayreti için de olmuştur. Mesela, Abbasiler melekti diyebilir miyiz? Zannetmiyorum.
YanıtlaSilEvet. Hatta kozmopolit bir yapıya sahip olan Irak'ta özellikle o dönemde (Abbasiler) İslam'ın aslolan hükümleri bozuldukça batılın yayılışı da hızlanmıştır. Sonuç itibariyle, muktedir olma hırsı, hükmetme arzusu, insanın öne çıkan tamahkârlığı yüzünden kıyamete dek işlerliliğini farklı şekillerde sürdürecek, en küçük birim de buna dahil. İnsan ontolojik nedeni'ni görmezlikten geldiği, varoluş gayesine sırt çevirdiği sürece bu böyle ne yazık ki... Teşekkür ederim değer kattığınız için.
YanıtlaSil