15 Ağustos 2022 Pazartesi

bundan öncesini unut



"seni bekleyen çiçekler ayırdım ikimize

yeni kuramlar buldum yeni kavramlar

hangi formülle yazılabilir ki

anladığında büyüyeceği insanın"

TUŞLARIN KARDEŞLİĞİ

 

RAKAMLAR, HARFLER VE ARKADAŞLARI İÇİN PORTRELER

 

Semiha Kavak

İnsanlık tarihinde harflerin, sayıların, rakamların son derece önemi var. İlk insandan günümüze aktarılan ne varsa rakamlarla, harflerle, sayılarla aktarılmış, içinde bulunulan kültüre göre harfler, sayılar, rakamlar anlamlandırılmış, kavramsallaştırılmıştır.

İnsanoğlu, ilk dönemlerden itibaren gördüğü, karşılaştığı her şeyi kavramlaştırmaya çalışmış, kendi duygu ve düşüncesini, isteklerini anlatabilecek bir yöntem oluşturma adına sesin yanı sıra çizgilerle, işaretlerle kendince bir dil oluşturmanın gayretini gütmüştür. Şekillerin, harflerin, seslerin oluşma süreçleri insanlığın yaşamları içinde ilkil bir ihtiyaç olarak öne çıkar. Bu ihtiyaçlar çerçevesinde de harfler, rakamlar, alfabeler, diller keşfedilir.

Süreç içerisinde alfabeler aracılığıyla insanlar seslerle iletişim kurabilme becerisini harfler yoluyla kalıcı kılmış ve böylece bu kalıcılık üzerinden gelecek kuşakların kültürüne katkıda bulunulmuştur.

Tarihin akışı içerisinde ortaya çıkan her şeyin kendine dönük bir anlamı olduğu gibi sayılar, rakamlar, harfler de kendi içinde anlamlara sahipler. Bunlar, bir duygu ve düşünceye dayalı olarak şekillendikleri için sayılar ve harfler üzerinden anlamlar üretmek ve gizemli alanlara açılmak zamanla sistemleştirilmiştir. Günümüzde harfler ve sayılar üzerinden çeşitli sonuçlar üreten birçok metodoloji söz konusudur.  Eski zamanlardan beri Yahudiler ve Yunanlılar, sayısal değerleri temsil etmek için harfleri ve bunların kombinasyonlarını kullandılar. Zamanla bunlar gelişerek sistemleştiler.

Örneğin; genel anlamıyla, din ve bilimin kapsamı dışında kalan doğaüstü inançlar ve uygulamalara konu edinen  Okültizmin bir dalı olan Numeroloji; İnsan, doğa, evren arasındaki ilişkilerin rastlantısal olmadığını, sayısal bir düzen içinde meydana geldiğini varsayar ve bu yaklaşımla çeşitli yorumsal sonuçlar üretilir. Son zamanlarda Numeroloji, yıldızların yerküre üzerindeki etkilerini esas alan Astrolojiyle de birleştirilmektedir.

Sayılar, rakamlar, harflerin teolojiler içinde de önemli bir yeri vardır. Pisagor, âlemin ilk prensibinin aralarında bir düzen ve uyum bulunan sayılar olabileceğini ileri sürmüş, daha sonra onun takipçileri tarafından daha da geliştirilen Pisagorcu felsefe, Yahudi, Hıristiyan ve İslam kültüründe sayılara ve sayıların özelliklerine gösterilen ilginin temelinde yer alır, sayılar, rakamlar ve harflerden çeşitli kutsallıklar üretilir.

İslam dininde harflerle sonuçlar elde etmeye çalışılan hurifiliğe son derece ilgi gösterilmiştir. Kur’an’daki harflerden birtakım manalar çıkarıp, İslam’ın inanç, ibadet ve uygulamalarına aykırı yorumlar getiren tasavvufî-bâtınî mezhep ve ekol olan hurifilik bazı müslüman düşünürleri etkilemiştir. İslam kültüründe ilm-i hurûfun şekillenip yaygınlaşmasını sağlayan İbn Arabî, el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye isimli eserinde şöyle der: “Harfler bizim gibi bir topluluktur, onlar da sorumlu ve muhataptır. İçlerinden peygamberler ve kendilerine göre isimleri vardır. Bunu sadece keşif ehli bilebilir. Harfler âlemi bütün âlemler içinde en düzgün konuşan ve en açık ifade sahibi olan âlemdir.”

Yahudi mistisizminde ezoterik bir disiplin, düşünce okulu veya kurallar bütünü olan Kabala da harf ve sayılar üzerinden çıkarımlarda bulunan en eski dinsel öğretilerden biri olup, İsevi Mistisizmini de etkilemiştir.


Sayıların, rakamların, harflerin oluşturduğu kültürel atmosfer, kültürün en önemli ayaklarından olan edebiyatı da etkilemiş, birçok edebiyatçı eserlerinde harf ve sayılar üzerinden öznel anlamlar üretmiştir.

Edebiyatımızın önemli isimlerinden İlhan Berk şöyle der harflerle olan ilişkisi için: ''Her harf benim yaşamımda çeşitli kılıklara, renklere, kokulara girip çıktı. Bir zamanlar büyük a'yı severdim, şimdi küçük a'yı büyük a'nın hiçbir biçimine göre değişmem. Ama u ile f her zaman sevdiğim baş harflerim oldu. Büyük bir aşk duymuşumdur u'ya. Bir esriklik simgesidir u: dölyataklarında barınır. Bir zamanlar y de benim için böyleydi: yarıklığını, ayrıklığını severdim. Büyük, güzel kokular bağışlamıştır bana. Sarı bir renk de bulmuşumdur onda. Baygın ve kızgın bir koku da. V, ise hep dışımda kalmıştır benim, salt bir anlam yükü bulurum onda ve sevmem. Oysa bir yazıyı ne güzel uzatır v: durukluğu sevmez. Küçük r de sevgi doludur benim için. Fukara bir güzellik ve sevgi. Harflerin bunca ayrıntılarına girmemden olacak, hiçbir alfabeyi ezberden sayamam ve bilmem. Ayrıntılar yetiyor bana. Harflerin biçimleri, kokuları, renkleri daha da başka alanlara götürmüştür beni.”

Berk bazı şairleri de harflerle tanımlar: “Ahmet Haşim e'ye benzer (e gibi içine dönük, içrek); Yahya Kemal c'ye (ama neden c'ye benzettiğimi bilmem, belki alfabenin üçüncü harfi diye); Nâzım s'ye (s çünkü resim güzelliğindedir); Ahmet Hamdi o'ya (o kapalılıklığın adamıdır); Necip Fazıl için alfabe yeniden kurulmalıdır, ve de harf dışı düşünülmelidir derim, Asaf Halet Çelebi eski harflerle f'ye (f alfabenin en kara kaşlı, kara gözlü harfidir); Dıranas kar sözcüğünün k'sına (k beyazdır); Saba, l'ye (l biraz saba gibi sıradanlığı sever, ordan bakar); Dağlarca ü'ye (ü'yü kim sevmez); Orhan Veli i'ye (i gibi güzeldir); Oktay Rifat p'ye (p en gerçeküstücü harfidir abc'nin); Anday d'ye (d, ussaldır, sevgili ussallık); Necatigil j'ye (j alfabenin en özel harfidir); Külebi (Külebi mi? a'ya, sevgili a'ya).”

İshak Reyna’nın KTB Yayınlarından çıkan “Tuşların Kardeşliği- Rakamlar, Harfler ve Arkadaşları için Portreler” adlı   eseri de harfler, rakamlar üzerinden uçsuz bucaksız anlamlara uzanan bir eser. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde deneme, öykü ve editörlük dersleri veren Reyna’nın kitabı “Modern anlamda belki daktilonun icadından beri tanışıyoruz onlarla, ama hayatlarımızdaki yerleri aslında müziğin klavyeleri denli eski. (Zaten bu ilk aşinalık da gösteriyor ki, görmenin çok ötesinde
onlarla bağlarımız, denebilirse, dokunmaya dayalı birer ezgi.) Bugün de, cep/telefonumuzdan ses ve görüntü kumandalarına, bilgisayarımızın klavyesinden hesap ve güvenlik tuşlarına, onlarla “temas edip” durmadan gün geçirenimiz aslında yok gibi. Dolayısıyla, iş bu kitap da, rakamlardan harflere, yazı düzenleyicilerden öteki imlere, klavyeli dünyamızın o en temel, en atomcul “karakter”leri olan tuşlar için toplu bir güzelleme. Ya da; d’okundukça bizi dile getirenler için alçakgönüllü birer portre-deneme..." sözleriyle tanımlanmakta. Kitapta 0 sayısından başlanarak, sayılara ilginç anlamlar yükleniyor. “O; belki de küçükken, kendisi olarak sevilmemiş bir sayının büyüdükçe insanlıktan aldığı intikamdır.”

Sayılar üzerinden çeşitli öznel yorumlar yapan Reyna, sonraki bölümlerde de harflere ve klavyede bulunan işaretlere birer ruh giydirmekte…


YENİ ŞAFAK - Kitap





Biterken yaz...


 



28 Temmuz 2022 Perşembe

Dokunuş

İnsanın dokuları var, dokuları adedince dokundukları var, dokunamadıkları var.

Bir de dokuları var, dokuları adedince dokundukları var, dokunamadıkları var.

Bir de dokudukları var; gerçekten dokundukları onlar herhalde. İçine dokudukları, içten, içiçe.

Nasıl dokunduysan, öyle okunuyorsundur...


Bütün Saadetler Mümkündür


 

"Ebedî bir sabahta buluşmamız bir daha."

Mümkündür...


21 Haziran 2022 Salı

YORGUN ŞİİR


yorulur elbet
kırbada su 
dalda elma yorulur 
mühlet dolar, yol tükenir 
karınca süleyman’a darılır 
güne uğramaz da hükmü sırtlanın 
gecenin döneğinde pusu kurulur 
bıkmaz aşk libâsına giren güvercin 
uçar uçar hep kör avcıya vurulur 

yorulur elbet 
başta sevdâ 
elde âsâ yorulur 
kollar yana düşer çâresiz 
acıya katlanan yen de kırılır 
göç bulup hiç yitiren yürekte 
yenilgi bir eski yurttur gene varılır 

 yorulur elbet 
gökte rüzgâr 
kuşta kanat yorulur 
yad nesne bilmeyen ücra dağlardan 
tohumdur ten ovalara savrulur 
oğullar tekil gider gelmemecesine 
kızsız babalara bey ağular verilir 

yorulur elbet 
kılıçta kın 
yürekte kin yorulur 
gam ülkesinin gül çarşısında 
muhabbet pir bilene zor bulunur 
âyan, pinhân bir teknede karılır 
abdal düşer saraya sultan viraneye sunulur 

yorulur elbet 
bakışta göz 
kâğıtta söz yorulur 
mey susar ney dökülür söner yankısı demin 
kemiğe deriye yazılanlar kavrulur 
ölümdür bütün pürüzleri düzleyip geçen
atılan her çelmede düşen gönül durulur 

yorulur elbet her şey yorulur 
mertlik icâb olur bir gün 
tüfek yorulur 

Metin Dikeç

13 Nisan 2022 Çarşamba

bir kuş kadar


 "kuşlar

kısa kanatlarıyla uzun göçler düşlüyordu

bir kuş kadar etmiyor bazen insan"


11 Mart 2022 Cuma

METAVERSE [Söyleşi]

 


Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammed Kızılgeçit ile Yapay Zeka ve Dindarlık üzerine yaptığı çalışmalardan yola çıkarak son zamanlarda sık gündeme gelen sanal bir yeni dünya: Metaverse'yi masaya yatırdık:


Digital dünya gelişiyor. Bu gelişimle birlikte işlerimiz iyice kolaylaştı. Ancak, bu gelişmenin yeni bir dünya oluşturma amaçlı olduğu iddiaları da konuşulmaya başlandı.

Siz, bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yeni bir dünya gelişimi sanayi devrimiyle başlayan bir süreç. Belirtilen tarihle, dijital dünyanın evre evre hızlı bir şekilde geliştirildiğini, bireysel ve toplumsal olarak hem gözlemlemekte hem de bu sürecin -maalesef- nesnesi olarak da tecrübe etmekteyiz: Özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerinde bir paradigma değişiminin yaşandığını; 1990’larda bilgisayar ile iletişim, 2000’lerde web (3.0, 4.0, 5.0), 2010’larda mobilin değişim geçirdiğini ve 2020’lerin paradigmasının belirleyici kavramının Metaverse olduğunu ifade edebiliriz. Sorunuza net bir cevap olarak, evet insanlık için yeni bir dünya indiriliyor. Bir ön yargının oluşmasını istemem fakat, dijital dünyaya evrilme ve özellikle Metaverse ile yaşanan bu durum bana; “Hz Âdem ve eşi Hz. Havva’nın cennetten, belirli bir müddet yaşamaları için yeryüzüne indirilmesiyle başlayan yeni süreç” gibi bir başlangıç olduğunu düşündürüyor.

 

Teknoloji alanında akıl almaz yenilikler var. Robotlar hayatımıza girdi, dünya hepimize yakınlaştı ve uzay yolculuğu için projeler var. Bunlar sizce insanlık hayrına olan gelişmeler mi?

Teknolojik gelişmelerin bizzat kendilerinin insanların hayrına veya şerrine olması, teknolojiyi üreten insanların/uygarlıkların, insanlık için hayır mı? şer mi? Niyetlediklerine göre değişir. Ben faydalı yönünün daha çok işletilebileceği düşüncesindeyim. Ayrıca Müslümanların dijital göçmen modundan olabildiğince hızla çıkarak; dijital yerli niteliğinde olabildiğince yine hızlı bir şekilde teknolojiyi üretmesinin de elzem olduğu kanaatindeyim. Bu noktada sorguladığımız problemli durum, yani teknolojinin getirdiği temel problemler, teknolojinin Batı uygarlığının eline geçmesiyle birlikte, Batı’nın teknolojiyi din ve değer odaklı bir şekilde inşa etmemesinden kaynaklanmaktadır.



Şimdi de Metaverse gündemde ve yer kapma yarışı başlamış durumda. Metaverse nedir, bununla ne amaçlanıyor?

Metaverse’ün tanımı “yeni bir gerçeklik, anlam dünyası ve iş birliği fırsatları sunan; kültürel, entelektüel ve ekonomik üretim için alt yapı ve etkileşim olanakları tanıyan; farklı gelişmiş teknolojilerin eş zamanlı ve entegre bir biçimde kullanıldığı; siber toplumsal bir düzlem” şeklinde yapılabilir. Yani, eğitimden ticarete, iş toplantılarından konserlere, aile ve arkadaş buluşmalarından oyunlara, mistik ve metafizik arayışlara kadar her şeyin yapılabileceği bir alan olarak sunuluyor. Metaverse’le evreninde ırk, cinsiyet ve fiziksel engellilik gibi konseptlerin zayıflaması beklenmektedir. Metaverse ile insanın gündelik hayatının tüm yönleriyle alternatif bir sanal anlam alanına taşınmanın hedeflendiği söylenebilir.

Metaverse dair en büyük endişeler ise: Güvenlik ve mahremiyet. Dijital şiddet ve siber zorbalık. Bilgi düzensizlikleri. Değersiz ve profan bir yaşam kurgusu

 

Biz müslümanlar bu tip teknolojik gelişmelerin neresindeyiz, bu alanlarda neler yapmalıyız?

Savunma sanayimizdeki gurur veren gelişmelere rağmen bu teknolojileri maalesef ya takipçi ya da bunlara entegre olma düzeyindeyiz. Yapay Zeka kapsamındaki çalışmalar vesilesiyle ısrarla şunu ifade ediyorum. İlk yapılması gereken, bu teknolojileri, ileriyi öngörerek daha hızlı ve aktif bir şekilde bizim üretmemiz gerekir ki kendi değerlerimize uygun bir dünya inşa edilebilsin. Yani Zuckerberg ifadesine göre ellerindeki dünyanın en güçlü 5. bilgisayarlarının yaz aylarında dünyanın en güçlü bilgisayarı olacak. Ben buna benzer pek çok bilgisayarın Müslüman kullanıcıların elinde olmasını çok arzu ederdim. Ya da kendi dijital dünyamızı kendimize göre inşa etmek ya da daha ötesini… İkinci olarak da var olan teknoloji alanlarında da değerlerimize uygun bir kurguya alan açmak. Yani faydalanmak.

 



Müslümanlar Metaverse’e karşı ne gibi filtreler geliştirebilirler, Metaverse üzerinden kendi inanç dünyasına nasıl ve hangi yolla kazanç sağlayabilirler?

Bu soru ile ifade edilen faydalanmak, benim için ikinci aşamada düşünülen bir durum. Fakat bireyin sürekli akmakta olan dijital hayatına da dâhil olmak gerekir. Bu noktada, AB alt komisyonlarında Yapay Zeka’nın hukuki kullanım şartlarını belirleme çalışmalarında olduğu üzere bizim de kurumsal olarak, dijital dünyada var olma kural ve kılavuzumuzu oluşturmamız gerekiyor. Özelde İslam’ın hem sembollerini hem de değer odaklı kurgusunu metaverse’e taşıyabiliriz. Buna “başkasının pazarında, ne kadar kendinize uygun var olabilirsiniz?” şeklinde itiraz edilebilir. Fakat bin yıl önce fütüvvet için Anadolu’ya ya da Rumeli’ye gidenler de böyle yapmadılar mı? ABD’de, Avrupa’da ya da internet dünyasında da İslam’ı anlatmıyor muyuz?

Bu vesileyle şunu özellikle paylaşmak istiyorum: İlahiyat ve felsefe müktesebatımız yeni dijital dünya modunu anlama ve kurgulama açısından yeterli niteliğe sahiptir: Çünkü Sudûr (yaratılış) nazariyesini insanlığa daha ayrıntılı izah edenler Müslüman filozoflar. İsra’nın ve Miracın ruhla mı? bedenle mi? ya da hem ruh hem de bedenle olduğunu ifade edenler müfessirlerimizdir. Rüyada yaşanılan fakat bedende somut sonuçları olan durumların hükmünü bildiren fıkıhçılarımız. Âlemin sadece şehadet âlemi (reel âlem) olmadığını; vahdet-i vücûd ve vahdet-i şuhûd nazariyeleriyle alem-i misal ve diğer boyutlardan bahsedenler mutasavvıflarımız… Bu müktesebat artık yeni gelecek kurgusu için işe koşulmalı.



 

Suud hükümeti Metaverse destek vererek Kabe’yi ve diğer kutsal yerleri sisteme dâhil etme kararı almış. Bunun sonucu ve etkileri nasıl olur?

Din psikolojisi bağlamında biz, dini tecrübeyi çeşitlere ayırırız. Burada yaşanılan elbette bir ibadet tecrübesi değil; fakat metaverse kullanıcıları için dini ya da mistik/spiritüel bir tecrübeye kaynaklık edecek bir durum. Bu durumun Metaverse ve reel dünya bağlamında, mekânsal olarak herhangi bir batı başkentine bir mabed/mescid inşa etmeye tekabül ettiğini ifade edebiliriz. Yani tevhidin sembolünü semboller dünyasına taşımak… Bu kaçınılmaz süreç, görülen o ki tüm dini, kültürel ve ticari niteliğe sahip alanlar da bu dünyaya taşınacak. Fakat dikkat edilmesi gereken, bu mekânların sadece kapitalist bir tüketim nesnesine dönüştürülmesi.

Dijital dünyanın Müslümanlar tarafından inşa edilmesi ve yeniden kurgulanmasının gerekçesini ise yaşanılan ve tekerrür etmesini arzulamadığım şu tecrübeyi anımsatarak bitirmek istiyorum: 

Misyonerler Afrika'ya geldiğinde bizim topraklarımız onların İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim İncilimiz, onların toprakları vardı (Jomo Kenyata).

Zuckerberg, metaverse davet ettiğinde bizim elimizde hem gerçek dünyamız hem de dijital aygıtlarımız vardı; Sanal life girelim dediler. Bizler sanal gerçeklik gözlüklerini taktık. Açtığımızda ise bizim sadece dijital aygıtlarımız; onların da dünyaları vardı.


Semiha Kavak

Yeni Şafak