yeni
kuramlar buldum yeni kavramlar
hangi
formülle yazılabilir ki
anladığında büyüyeceği insanın"
yeni
kuramlar buldum yeni kavramlar
hangi
formülle yazılabilir ki
anladığında büyüyeceği insanın"
RAKAMLAR, HARFLER VE ARKADAŞLARI İÇİN PORTRELER
Semiha Kavak
İnsanlık tarihinde harflerin, sayıların, rakamların son derece önemi var.
İlk insandan günümüze aktarılan ne varsa rakamlarla, harflerle, sayılarla
aktarılmış, içinde bulunulan kültüre göre harfler, sayılar, rakamlar
anlamlandırılmış, kavramsallaştırılmıştır.
İnsanoğlu, ilk dönemlerden itibaren gördüğü, karşılaştığı her şeyi
kavramlaştırmaya çalışmış, kendi duygu ve düşüncesini, isteklerini
anlatabilecek bir yöntem oluşturma adına sesin yanı sıra çizgilerle,
işaretlerle kendince bir dil oluşturmanın gayretini gütmüştür. Şekillerin,
harflerin, seslerin oluşma süreçleri insanlığın yaşamları içinde ilkil bir
ihtiyaç olarak öne çıkar. Bu ihtiyaçlar çerçevesinde de harfler, rakamlar,
alfabeler, diller keşfedilir.
Süreç içerisinde alfabeler aracılığıyla insanlar seslerle iletişim
kurabilme becerisini harfler yoluyla kalıcı kılmış ve böylece bu kalıcılık
üzerinden gelecek kuşakların kültürüne katkıda bulunulmuştur.
Tarihin akışı içerisinde ortaya çıkan her şeyin kendine dönük bir anlamı
olduğu gibi sayılar, rakamlar, harfler de kendi içinde anlamlara sahipler.
Bunlar, bir duygu ve düşünceye dayalı olarak şekillendikleri için sayılar ve
harfler üzerinden anlamlar üretmek ve gizemli alanlara açılmak zamanla
sistemleştirilmiştir. Günümüzde harfler ve sayılar üzerinden çeşitli sonuçlar
üreten birçok metodoloji söz konusudur.
Eski zamanlardan beri Yahudiler ve Yunanlılar, sayısal değerleri temsil
etmek için harfleri ve bunların kombinasyonlarını kullandılar. Zamanla bunlar
gelişerek sistemleştiler.
Örneğin; genel anlamıyla, din ve bilimin kapsamı dışında kalan doğaüstü
inançlar ve uygulamalara konu edinen
Okültizmin bir dalı olan Numeroloji; İnsan, doğa, evren arasındaki
ilişkilerin rastlantısal olmadığını, sayısal bir düzen içinde meydana geldiğini
varsayar ve bu yaklaşımla çeşitli yorumsal sonuçlar üretilir. Son zamanlarda
Numeroloji, yıldızların yerküre üzerindeki etkilerini esas alan Astrolojiyle de
birleştirilmektedir.
Sayılar, rakamlar, harflerin teolojiler içinde de önemli bir yeri vardır.
Pisagor, âlemin ilk prensibinin aralarında bir düzen ve uyum bulunan sayılar
olabileceğini ileri sürmüş, daha sonra onun takipçileri tarafından daha da
geliştirilen Pisagorcu felsefe, Yahudi, Hıristiyan ve İslam kültüründe sayılara
ve sayıların özelliklerine gösterilen ilginin temelinde yer alır, sayılar,
rakamlar ve harflerden çeşitli kutsallıklar üretilir.
İslam dininde harflerle sonuçlar elde etmeye çalışılan hurifiliğe son
derece ilgi gösterilmiştir. Kur’an’daki harflerden birtakım manalar çıkarıp,
İslam’ın inanç, ibadet ve uygulamalarına aykırı yorumlar getiren
tasavvufî-bâtınî mezhep ve ekol olan hurifilik bazı müslüman düşünürleri
etkilemiştir. İslam kültüründe ilm-i hurûfun şekillenip yaygınlaşmasını
sağlayan İbn Arabî, el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye isimli eserinde şöyle der: “Harfler
bizim gibi bir topluluktur, onlar da sorumlu ve muhataptır. İçlerinden
peygamberler ve kendilerine göre isimleri vardır. Bunu sadece keşif ehli
bilebilir. Harfler âlemi bütün âlemler içinde en düzgün konuşan ve en açık
ifade sahibi olan âlemdir.”
Yahudi mistisizminde ezoterik bir disiplin, düşünce okulu veya kurallar
bütünü olan Kabala da harf ve sayılar üzerinden çıkarımlarda bulunan en eski
dinsel öğretilerden biri olup, İsevi Mistisizmini de etkilemiştir.
Sayıların, rakamların, harflerin oluşturduğu kültürel atmosfer, kültürün en önemli ayaklarından olan edebiyatı da etkilemiş, birçok edebiyatçı eserlerinde harf ve sayılar üzerinden öznel anlamlar üretmiştir.
Edebiyatımızın önemli isimlerinden İlhan Berk şöyle der harflerle olan
ilişkisi için: ''Her harf benim yaşamımda çeşitli kılıklara, renklere, kokulara
girip çıktı. Bir zamanlar büyük a'yı severdim, şimdi küçük a'yı büyük a'nın
hiçbir biçimine göre değişmem. Ama u ile f her zaman sevdiğim baş harflerim
oldu. Büyük bir aşk duymuşumdur u'ya. Bir esriklik simgesidir u:
dölyataklarında barınır. Bir zamanlar y de benim için böyleydi: yarıklığını,
ayrıklığını severdim. Büyük, güzel kokular bağışlamıştır bana. Sarı bir renk de
bulmuşumdur onda. Baygın ve kızgın bir koku da. V, ise hep dışımda kalmıştır
benim, salt bir anlam yükü bulurum onda ve sevmem. Oysa bir yazıyı ne güzel
uzatır v: durukluğu sevmez. Küçük r de sevgi doludur benim için. Fukara bir
güzellik ve sevgi. Harflerin bunca ayrıntılarına girmemden olacak, hiçbir
alfabeyi ezberden sayamam ve bilmem. Ayrıntılar yetiyor bana. Harflerin
biçimleri, kokuları, renkleri daha da başka alanlara götürmüştür beni.”
Berk bazı şairleri de harflerle tanımlar: “Ahmet Haşim e'ye benzer (e
gibi içine dönük, içrek); Yahya Kemal c'ye (ama neden c'ye benzettiğimi bilmem,
belki alfabenin üçüncü harfi diye); Nâzım s'ye (s çünkü resim güzelliğindedir);
Ahmet Hamdi o'ya (o kapalılıklığın adamıdır); Necip Fazıl için alfabe yeniden kurulmalıdır,
ve de harf dışı düşünülmelidir derim, Asaf Halet Çelebi eski harflerle f'ye (f
alfabenin en kara kaşlı, kara gözlü harfidir); Dıranas kar sözcüğünün k'sına (k
beyazdır); Saba, l'ye (l biraz saba gibi sıradanlığı sever, ordan bakar); Dağlarca
ü'ye (ü'yü kim sevmez); Orhan Veli i'ye (i gibi güzeldir); Oktay Rifat p'ye (p
en gerçeküstücü harfidir abc'nin); Anday d'ye (d, ussaldır, sevgili ussallık); Necatigil
j'ye (j alfabenin en özel harfidir); Külebi (Külebi mi? a'ya, sevgili a'ya).”
İshak Reyna’nın KTB Yayınlarından çıkan “Tuşların Kardeşliği- Rakamlar,
Harfler ve Arkadaşları için Portreler” adlı
eseri de harfler, rakamlar üzerinden uçsuz bucaksız anlamlara uzanan bir
eser. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde deneme, öykü ve editörlük dersleri veren
Reyna’nın kitabı “Modern anlamda belki daktilonun icadından beri tanışıyoruz
onlarla, ama hayatlarımızdaki yerleri aslında müziğin klavyeleri denli eski.
(Zaten bu ilk aşinalık da gösteriyor ki, görmenin çok ötesinde
onlarla bağlarımız, denebilirse, dokunmaya dayalı birer ezgi.) Bugün de,
cep/telefonumuzdan ses ve görüntü kumandalarına, bilgisayarımızın klavyesinden
hesap ve güvenlik tuşlarına, onlarla “temas edip” durmadan gün geçirenimiz aslında yok gibi. Dolayısıyla, iş
bu kitap da, rakamlardan harflere, yazı düzenleyicilerden öteki imlere,
klavyeli dünyamızın o en temel, en atomcul “karakter”leri olan tuşlar için
toplu bir güzelleme. Ya da; d’okundukça bizi dile getirenler için alçakgönüllü
birer portre-deneme..." sözleriyle tanımlanmakta. Kitapta 0 sayısından
başlanarak, sayılara ilginç anlamlar yükleniyor. “O; belki de küçükken, kendisi
olarak sevilmemiş bir sayının büyüdükçe insanlıktan aldığı intikamdır.”
Sayılar üzerinden çeşitli öznel yorumlar yapan Reyna, sonraki bölümlerde
de harflere ve klavyede bulunan işaretlere birer ruh giydirmekte…
YENİ ŞAFAK - Kitap
İnsanın dokuları var, dokuları adedince dokundukları var, dokunamadıkları var.
Bir de dokuları var, dokuları adedince dokundukları var, dokunamadıkları var.
Bir de dokudukları var; gerçekten dokundukları onlar herhalde. İçine dokudukları, içten, içiçe.
Nasıl dokunduysan, öyle okunuyorsundur...
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammed Kızılgeçit ile Yapay Zeka ve Dindarlık üzerine yaptığı çalışmalardan yola çıkarak son zamanlarda sık gündeme gelen sanal bir yeni dünya: Metaverse'yi masaya yatırdık:
Digital dünya gelişiyor.
Bu gelişimle birlikte işlerimiz iyice kolaylaştı. Ancak, bu gelişmenin yeni bir
dünya oluşturma amaçlı olduğu iddiaları da konuşulmaya başlandı.
Siz, bu konuyu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Yeni
bir dünya gelişimi sanayi devrimiyle başlayan bir süreç. Belirtilen tarihle,
dijital dünyanın evre evre hızlı bir şekilde geliştirildiğini, bireysel ve
toplumsal olarak hem gözlemlemekte hem de bu sürecin -maalesef- nesnesi olarak
da tecrübe etmekteyiz: Özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerinde bir paradigma
değişiminin yaşandığını; 1990’larda bilgisayar ile iletişim, 2000’lerde web
(3.0, 4.0, 5.0), 2010’larda mobilin değişim geçirdiğini ve 2020’lerin
paradigmasının belirleyici kavramının Metaverse olduğunu ifade edebiliriz.
Sorunuza net bir cevap olarak, evet insanlık için yeni bir dünya indiriliyor.
Bir ön yargının oluşmasını istemem fakat, dijital dünyaya evrilme ve özellikle Metaverse
ile yaşanan bu durum bana; “Hz Âdem ve
eşi Hz. Havva’nın cennetten, belirli bir müddet yaşamaları için yeryüzüne indirilmesiyle
başlayan yeni süreç” gibi bir
başlangıç olduğunu düşündürüyor.
Teknoloji alanında akıl
almaz yenilikler var. Robotlar hayatımıza girdi, dünya hepimize yakınlaştı ve
uzay yolculuğu için projeler var. Bunlar sizce insanlık hayrına olan gelişmeler
mi?
Teknolojik
gelişmelerin bizzat kendilerinin insanların hayrına veya şerrine olması,
teknolojiyi üreten insanların/uygarlıkların, insanlık için hayır mı? şer mi? Niyetlediklerine
göre değişir. Ben faydalı yönünün daha çok işletilebileceği düşüncesindeyim.
Ayrıca Müslümanların dijital göçmen modundan olabildiğince hızla çıkarak;
dijital yerli niteliğinde olabildiğince yine hızlı bir şekilde teknolojiyi
üretmesinin de elzem olduğu kanaatindeyim. Bu noktada sorguladığımız problemli
durum, yani teknolojinin getirdiği temel problemler, teknolojinin Batı
uygarlığının eline geçmesiyle birlikte, Batı’nın teknolojiyi din ve değer
odaklı bir şekilde inşa etmemesinden kaynaklanmaktadır.
Metaverse’ün
tanımı “yeni bir gerçeklik, anlam dünyası ve iş birliği fırsatları sunan;
kültürel, entelektüel ve ekonomik üretim için alt yapı ve etkileşim olanakları
tanıyan; farklı gelişmiş teknolojilerin eş zamanlı ve entegre bir biçimde
kullanıldığı; siber toplumsal bir düzlem” şeklinde yapılabilir. Yani, eğitimden
ticarete, iş toplantılarından konserlere, aile ve arkadaş buluşmalarından
oyunlara, mistik ve metafizik arayışlara kadar her şeyin yapılabileceği bir
alan olarak sunuluyor. Metaverse’le evreninde ırk, cinsiyet ve
fiziksel engellilik gibi konseptlerin zayıflaması beklenmektedir. Metaverse ile
insanın gündelik hayatının tüm yönleriyle alternatif bir sanal anlam alanına
taşınmanın hedeflendiği söylenebilir.
Metaverse dair en büyük
endişeler ise: Güvenlik ve mahremiyet. Dijital şiddet ve siber zorbalık. Bilgi
düzensizlikleri. Değersiz ve profan bir yaşam kurgusu
Biz müslümanlar bu tip
teknolojik gelişmelerin neresindeyiz, bu alanlarda neler yapmalıyız?
Savunma
sanayimizdeki gurur veren gelişmelere rağmen bu teknolojileri maalesef ya takipçi
ya da bunlara entegre olma düzeyindeyiz. Yapay Zeka kapsamındaki çalışmalar
vesilesiyle ısrarla şunu ifade ediyorum. İlk
yapılması gereken, bu teknolojileri, ileriyi öngörerek daha hızlı ve aktif bir
şekilde bizim üretmemiz gerekir ki kendi değerlerimize uygun bir dünya inşa
edilebilsin. Yani Zuckerberg ifadesine göre ellerindeki dünyanın en
güçlü 5. bilgisayarlarının yaz aylarında dünyanın en güçlü bilgisayarı olacak.
Ben buna benzer pek çok bilgisayarın Müslüman kullanıcıların elinde olmasını
çok arzu ederdim. Ya da kendi dijital
dünyamızı kendimize göre inşa etmek ya da daha ötesini… İkinci olarak
da var olan teknoloji alanlarında da değerlerimize uygun bir kurguya alan
açmak. Yani faydalanmak.
Müslümanlar Metaverse’e
karşı ne gibi filtreler geliştirebilirler, Metaverse üzerinden kendi inanç
dünyasına nasıl ve hangi yolla kazanç sağlayabilirler?
Bu
soru ile ifade edilen faydalanmak, benim için ikinci aşamada düşünülen bir
durum. Fakat bireyin sürekli akmakta olan dijital hayatına da dâhil olmak
gerekir. Bu noktada, AB alt komisyonlarında Yapay Zeka’nın hukuki kullanım
şartlarını belirleme çalışmalarında olduğu üzere bizim de kurumsal olarak,
dijital dünyada var olma kural ve kılavuzumuzu oluşturmamız gerekiyor. Özelde İslam’ın
hem sembollerini hem de değer odaklı kurgusunu metaverse’e taşıyabiliriz. Buna
“başkasının pazarında, ne kadar kendinize uygun var olabilirsiniz?” şeklinde
itiraz edilebilir. Fakat bin yıl önce fütüvvet için Anadolu’ya ya da Rumeli’ye
gidenler de böyle yapmadılar mı? ABD’de, Avrupa’da ya da internet dünyasında da
İslam’ı anlatmıyor muyuz?
Bu
vesileyle şunu özellikle paylaşmak istiyorum: İlahiyat ve felsefe
müktesebatımız yeni dijital dünya modunu anlama ve kurgulama açısından yeterli
niteliğe sahiptir: Çünkü Sudûr (yaratılış) nazariyesini insanlığa daha
ayrıntılı izah edenler Müslüman filozoflar. İsra’nın ve Miracın ruhla mı?
bedenle mi? ya da hem ruh hem de bedenle olduğunu ifade edenler
müfessirlerimizdir. Rüyada yaşanılan fakat bedende somut sonuçları olan
durumların hükmünü bildiren fıkıhçılarımız. Âlemin sadece şehadet âlemi (reel âlem)
olmadığını; vahdet-i vücûd ve vahdet-i şuhûd nazariyeleriyle alem-i misal ve
diğer boyutlardan bahsedenler mutasavvıflarımız… Bu müktesebat artık yeni
gelecek kurgusu için işe koşulmalı.
Suud hükümeti Metaverse destek vererek Kabe’yi ve diğer kutsal yerleri sisteme dâhil etme kararı almış. Bunun sonucu ve etkileri nasıl olur?
Din
psikolojisi bağlamında biz, dini tecrübeyi çeşitlere ayırırız. Burada yaşanılan elbette bir ibadet
tecrübesi değil; fakat metaverse kullanıcıları için dini ya da mistik/spiritüel
bir tecrübeye kaynaklık edecek bir durum. Bu durumun Metaverse ve reel
dünya bağlamında, mekânsal olarak herhangi bir batı başkentine bir mabed/mescid
inşa etmeye tekabül ettiğini ifade edebiliriz. Yani tevhidin sembolünü
semboller dünyasına taşımak… Bu kaçınılmaz süreç, görülen o ki tüm dini,
kültürel ve ticari niteliğe sahip alanlar da bu dünyaya taşınacak. Fakat dikkat
edilmesi gereken, bu mekânların sadece kapitalist bir tüketim nesnesine
dönüştürülmesi.
Dijital dünyanın Müslümanlar tarafından inşa edilmesi ve yeniden kurgulanmasının gerekçesini ise yaşanılan ve tekerrür etmesini arzulamadığım şu tecrübeyi anımsatarak bitirmek istiyorum:
Misyonerler Afrika'ya geldiğinde bizim topraklarımız onların İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim İncilimiz, onların toprakları vardı (Jomo Kenyata).
Zuckerberg, metaverse davet ettiğinde bizim elimizde hem gerçek dünyamız hem de dijital aygıtlarımız vardı; Sanal life girelim dediler. Bizler sanal gerçeklik gözlüklerini taktık. Açtığımızda ise bizim sadece dijital aygıtlarımız; onların da dünyaları vardı.
Semiha Kavak
Yeni Şafak