5 Ekim 2018 Cuma

Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynakları


KARAR Gazete-Kitap Ekim 2018

Bazı eserler vardır ki, üzerinden az bir zaman geçtiğinde yazılanların gerçeklerden ne derece uzak olduklarını okuyucunun gözüne sokar. Bazılarıysa o derece önemlidir ki, üzerinden onca zaman geçse de, onlara yeniden başvurur, o eserlerde araştırdığınız konuyla ilgili neler yazıldığını merak edersiniz.

Birinci türden yazılanlar değersizken, diğer tür eserler her zaman güne ışık tutan kalıcı eserlerdir.
Kalıcı eser sahipleri eserleri nedeniyle hiç unutulmazlar. İsimleri hafızalarda hep taze kalır.

Osman Turan ismi, uzun yıllar siyaset yapmış olması nedeniyle siyaseten hatırlanan bir isim olmaktan ziyade, daha çok eserleriyle tanınan bir isim.
Sağ kulvarda, DP-AP çizgisinde siyaset yapmış olan Osman Turan, 1960 darbesinde DP milletvekili olarak 17 ay hapis yattı. Tahliyesi'nin ardından da 1964 yılında AP'nin genel başkan yardımcılığı görevine getirildi. 1965 seçimlerinde ise yeniden Trabzon milletvekili olarak meclise girdi. 1969'da da siyasetten çekildi.

Osman Turan, Siyasetin acısını, tatlısını yaşayan biri olarak, ciddi bir siyasi birikim sahibiydi. O nedenle, siyaset üzerine yazdığı makaleler hem zamanındaki siyasi atmosferi, hem de dünden, günümüzü anlamayı kolaylaştırıyor.

1940 Yılında Dil Ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Tarihi Kürsüsünden mezun olunca aynı kürsüye asistan olup, doktorasını Prof. Fuat Köprülü gibi önemli bir düşünürden alan Osman Turan doçentlik unvanını elde ettikten sonra Türk tarihi üzerine yaptığı ilmi araştırmalarını derinleştirdi. Selçuklular üzerine yazdığı eserler sahasında yazılmış en önemli eserlerden biri sayılır.

Turan’ın tarih konusundaki bazı eserleri önemli birer kaynak eser olarak görülürken, siyaset konusunda yazdıklarının objektif olmadığını hatta siyaset sonrası eserlerinin tümüyle tarafgir bir gözle yazıldığını iddia edenler var. Ancak, bu iddiaların da siyasi karşıtlıktan kaynaklı olduğunu söylemek mümkün.

“Türkiye’de Siyasi Buhranın Kaynakları” adlı kitapta Osman Turan’ın 46 makalesi yer almakta.
Kitabın ilk makalesi, Göktürk hükümdarı Bilge Kağan’ın kitabesinde geçen “Ey Türk milleti, titre ve kendine dön” başlıklı makale. Osman Turan bu makalede Bilge Kağan’ın o gün söylediklerini kendince bugüne uyarlayarak Türk Milletine sorumluluklarını hatırlatmış.
“Ey Türk milleti! Sen hâlâ tarihi manevi mirasını ve pek çok yüksek hasletlerini muhafaza ediyor; tarihte son sözünü söylememiş ve son vazifeni yapmamış bulunuyorsun. Esasen seni sarsmak ve kargaşalık içinde bırakmak gayretleri de bu hayatiyet ve kudret cevherini senden daha iyi bilmemeleri sebebiyledir. Bundan ötürü Anadolu hâlâ dostların ümidi ve düşmanların hedefidir. Zira sen bir toparlanabildiğin, milli şuur ve kültürünü kurtardığın, ilim ve tekniğini kurduğun zaman bu cevherlerinle yine eski kudretini ihya edeceksin.”

Osman Turan, Osmanlı’nın son döneminden yola çıkarak siyasi buhranlara sürüklenişin nedenlerini irdelediği kitabında Sultan Abdülhamit’e de önemli bir yer ayırmış. Ona göre Sultan Abdülhamit devrinin büyük politikacısıydı ve başlangıçta ona karşı olan birçok kişi sonradan onun son derece akıllı bir politikacı olduğunu teslim etmişlerdi. Sultan Abdülhamit'in devrinde “emperyalizm doymaz ihtiraslarla Osmanlı İmparatorluğuna karşı şahlanmış ve içeride de milliyetler kaynaşmış veya kışkırtılmıştır. Bu duruma rağmen imparatorluk Adriyatik denizinden Basra körfezine kadar muhafaza edilmiştir, ki bunda başlıca âmil, saltanatı 33 yıl süren , bu padişahın siyasi kudreti olmuştur. Abdülhamit Han’ın imparatorluğu nasıl buhranlı bir devirde teslim aldığı ve kendisinden sonra Devletin dokuz yılda ne derece dağıldığı ve hatta ana-vatan ,Anadolu’nun bile istila edildiği göz önüne getirilirse tarih ilminin bu padişah hakkında vereceği şaşmaz hüküm onun lehinde olacak ve tenkidler teferruata inhisar edecektir.”

Osman Turan’a göre Sultan Abdülhamit islama ve hilafete son derece önem veren, çözümleri bu çerçevede arayan bir isim olduğu için bunca yıl Osmanlının parçalanmasını engellemiş, Osmanlı topraklarını koruyabilmişti.
“Osmanlı Hükümdarları arasında hilafet makamını onun kadar islamın mihrakı ve imparatorluğun kudret kaynağı haline getirmeye çalışan bir padişah yoktu. O tanzimat ve ilk ittihatçı devirlerinin kozmopolit zihniyetlerine mukabil imparatorluğun iç ve dış siyasetini İslam esaslarına dayanarak yaşayacağına inanıyordu.”

Osman Turan, Türkiye’nin içine düştüğü buhranlı durumları Osmanlının son dönemindeki bazı aydınların Batı karşısında aşağılık duygusuna kapılmış olmasına bağlar.
“Tanzimat ile başlayan aşağılık duygusu bir avuç aydına inhisar eder. Büyük halk ve münevverler kitlesi millî şuur, vekr ve ahlaki nizamı muhafaza eder. Meşrûtiyet ve Cumhuriyet devirlerinde, millî şuur ve kültür ile birlikte gelişmeyen, Avrupalılaşma gayretleri, taklid ve moda, aşağılık duygusunu da aydınlar arasında yayar. Manevi kıymetlere karşı mücadelenin şiddetlenmesi ile muvazi olarak gelişir.”
“Türklerin sahip olduğu tarihi üstünlük duygusu, vekar ve şahsiyetleri dünyaca meşhur olduğu halde tersine Avrupalılaşma gayretleriyle aydınlar arasında aşağılık duygusunun bu derece yayılması şaşılacak ve tehlikeli bir hadisedir.”

Osman Turan’ın o günlerdeki eğitim kalitesi ile ilgili dile getirdiği sorunların bugünkü sorunlara benzer olması oldukça dikkat çekici.
“Bugün Türkiye’de Üniversite ve yüksek mekteplerin ilim, ihtisas kültür ve mefkûre bakımından zayıf aydınlar yetiştirdiği, ideolojik sapıklığın yayılmasına diplomalı unsurlar eklediği ve bu sebeple de memleketi ağır yük ve meseleler karşısında bıraktığı bir gerçektir. Yüksek tahsilin gayeye uygun bir seviyeye ulaşamamasında ve memlekete elverişli unsurlar yetişmemesinde asıl mes’uliyetin devlete ve Üniversiteye ait olduğu da aşikârdır.”
“..Türkiye’de ilim ve Üniversiteler üzerinde millet ve devletçe ciddiyetle durmadığımız takdirde medeniyet davamız ve hatta milli bekamız emniyette değildir.”

Kitapta, Türkiye’nin demokrasi serüveni de genişçe ele alınmakta. Demokrasinin Türk milletinin beklentilerine en iyi cevap veren bir sistem olması nedeniyle halk tarafından kolay benimsendiğini belirten Turan, süreç içerisinde ortaya çıkan bazı yanlış uygulamaları da CHP’ye ve bilhassa İnönü’ye yükler.

Türkiye’de yaşanan siyasi buhranları komünist ideolojinin içimize yerleştirilmeye çalışılmasına bağlayan Turan, klasik sağ düşüncelilerde olduğu gibi sadece komünizmin yıkıcılığını dile getirir ve Batı’nın ciddi bir eleştirisini yapmaz.

Döneminin toplumsal/siyasal olaylarını kendi penceresinden değerlendiren Osman Turan’ın kitabı hem yakın siyasal tarihi, hem de o günkü sağ aydınların sorunlar ve çözümleriyle ilgili neler düşündüğünü anlamaya yarayacak türden bir kitap.

Semiha Kavak
KARAR Gazete-Kitap Ekim 2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder