2 Kasım 2019 Cumartesi

YENİ ŞAFAK Kitap




TİMUÇİN’İN ÖLÜMSÜZLÜK YELEĞİ

Semiha Kavak

İnsanoğlu, tüm canlıların ölümünün kaçınılmaz olduğunu bilse de, doğası gereği ölüm gerçeği karşısında  varlığını korumak isteyerek ölümsüzlüğü arzular. Buradan bakıldığında, ölümsüzlük arayışı, sonsuza dek yaşamak arzusunun dışa vurumu olarak görülebilir.

Günümüzde bilimsel araştırmaların en önemli konularından biri olan yaşam süresini uzatmak ve ölümsüzlük, antik çağlardan bu yana önemini korumuş bir olgu.

Tarihi süreç içerisinde ölümsüzlük arayışları mitolojilerin, destanların, edebiyat ve sanatın, kutsal metinlerin, simya çalışmalarının önde gelen konusu oldu.
Bunun en ilgi çekici örneklerinden birisini, tarihin en eski destanı olarak kabul edilen Gılgamış Destan’ında görmek mümkün. Kardeşinin ölümünden çok etkilenen ve ölümden korkmaya başlayan Gılgamış, ölümsüzlüğün sırrını öğrenmek için oldukça uzun ve ölümcül tehlikelerle dolu bir yolculuğa çıkar, yolculuk esnasında karşılaştığı tanrılar kendisine ölümsüzlüğün ancak tanrıya ait olduğunu söylerler. Ancak, onun arayışı bunun imkânsızlığını anlayana kadar sürer.

Dünyaya hükmetmeye kalkan krallar, hükümdarlar, imparatorlar hep bu arayışın içinde oldular. Dünyayı titreten hükümdardan biri olan Moğol hükümdarı Cengiz Han da ölümsüzlük iksirinin peşinde olanlardan biriydi. Cengiz Han, Moğol kabilelerini askeri dehasıyla bir araya getirip önce Orta Asya’yı, buradan da ulaşabildiği her yeri ele geçirdi. Hedefi dünyanın hükümdarı olmaktı. O nedenle ölümsüzlüğün sırrına erişmek istiyordu.
Bu konuda ona yardımcı olabilecek biri olarak gördüğü çok uzak diyarlardan Taoist keşiş Ch’ang Ch’un’u bir mektupla otağına davet etti. Amacı, ölümsüzlüğün sırrına eriştiğini sandığı bu Taocu keşişten ölümsüzlüğün sırrını öğrenmekti.

“Cengiz Han Hırıstiyanlık, Budizm, Taoizm ve İslam gibi çeşitli dinlerin temsilcileri ile bağlantı kurmuş fakat onların inanç ve öğretileriyle pek fazla ilgilenmemişti. Örneğin, Üstad Ch’ang Ch’un’u davet etme amacı, ondan Taoizm hakkında dersler almak değil, ölümsüzlük iksirini elde etmekti.”
“Üstad Ch’ang Ch’un ömrünü Tao felsefesine adamış; ruhun gizemi, hayatın kökeni ve ebedi yaşam gibi konular üzerinden yoğunlaşmıştı. Cengiz Han ise üstadın kendisini kurtaracağını düşünmüş ve en yakın adamı olan danışmanı Yeh-lü Ch’u-ts’ai tarafından kaleme alındığı tahmin edilen bir davet mektubu üstada yollamıştı”

Diğer dinlerin alimlerine karşı oldukça müsamahakar davranan Cengiz Han’ın Moğollar üzerinde geniş bir etki oluşturan  Budist bir keşiş yerine Toacu bir keşişe bu derece ilgi göstermesi Taoizmin ölüme karşı yaklaşımıyla ilgiliydi. “Taoistler insan bedenini ölümsüz kılmak için girişimlerde bulunmuşlar ve Çin simyası, ilk kez büyü tekniklerinden, geleneksel doğa felsefesinden ve Taoistlere ait metafiziğin harmanlanmasından ortaya çıkmıştı. Yaşlanmayı engelleyecek yollar arayan Taoistler, beden eğitimi, nefes alıp verme alıştırmaları ve mineral içerikli iksirlerin yapımı için epey uğraşmışlardı. Ruh anlayışlarına paralel olarak ölümsüzlük iksirleri hazırlamaya çalışmışlar, dualar ederek perhizler yapmışlardı. Temel simgeleri olan “ying-yang” anlayışıyla ruhun beden dışı ölümsüzlüğünü değil, ölümsüz bir beden içerisinde varlıklarını devam ettirme arayışına girmişlerdi.”

“Cengiz Han’ın Ölümsüzlük Arayışı” adlı kitap, Taoist Simyacı Ch’ang Ch’un en yakın müritleriyle birlikte Cengiz Han’ın otağına ulaşmak için yaptıkları yolculukta elde ettiği izlenimleri anlatan bir seyahatname. Uzun yıllar sonra bir manastırda bulunan bu seyahatname o günlere ışık tutan gerçekçi bir belge gibi. 1221-1224 yılları arasında Türkistan’ı gezen Ch’ang Ch’un ve müritlerinin izlenimleri pek çok Türk boyunun gelenekleri ve görenekleri, coğrafyası, o coğrafya içerisinde yer alan canlılar hakkında ilginç bilgiler sunmakta, Moğolların yaşamlarına ait bilgiler vermekte.
“Bu memleket sabahları soğuk, akşamları sıcaktır; sarı çiçeklerle  birlikte pek çok bitki vardır. Kerulen ırmağı kuzey doğuya doğru akar. Irmağın her iki kıyısında da çok sayıda yüksek söğüt ağaçları bulunur. Moğollar yurtlarının çatı iskelelerini bunlardan yaparlar.”
“Altıncı ayın on üçüncü günü (4 Temmuz 1221) Yüksek Çam Dağları’na ulaştık ve geceyi buranın karşısında geçirdik. Bu memleket, hâlihazırda bulutlara meydan okuyan, güneş ışınlarını sızdırmayan; koyu gölgeli, sık, yüce çam ve köknar ağaçları ile kaplıdır. Üstad bu dağların ismini değiştirerek onlara “Muazzam Soğuk Dağlar” adını verdi.”

Ch’un’un 1227 yılında ölümünü müteakip müridi Li Chih-Ch’ang (1193-1256) marifetiyle kaleme alınan seyahat notları uzun süre unutulmuş ve asırlar sonra, 1795 yılında, Çin’deki bir manastırda keşfedilmiş. 1848 yılına gelindiğinde Çince neşri, sonrasında Rusça ve İngilizce çevirileri yapılmış. Gülşah Hasgüçmen’in İngilizce’den çevirisiyle dilimize kazandırdığı “Cengiz Han’ın Ölümsüzlük Arayışı: Taoist Simyacı Bir Keşişin Türkistan Seyahatnamesi (1221-1224)” dört yılda tamamlanmış bir eser.
Kitapta, sadece seyahatname yer almıyor. Seyahatname öncesindeki özel bölümde  çevirmen, çeşitli kaynaklardan elde edilen önemli bilgiler ışığında o coğrafyada mevcut olan dinleri, dinler ve mezhepler arasındaki ilişkileri, Cengiz Han’ın din alimlerine yaklaşımlarını da gözler önüne seriyor.
“Cengiz Han’ın nezdinde din adamları pek muteberdi. Onların istedikleri her şeyi yapmalarına izin veriyor ve arzularını reddetmiyordu.”
“Cengiz Han yabancı dinleri mensuplarına hem vergi muafiyeti tanıdı ve hem de ayrıcalıklar verip bu kişileri “Tarhan” konumuna yükseltti.”

Eser, Moğol coğrafyasını resmettiği gibi, Cengiz Han gibi tarihin en önemli hükümdarlarından birinin iç dünyasını ve arayışlarını da ortaya koyuyor.
Gerek tarihe ışık tutan gerçekçi bir seyahatname olması, gerekse o günlere ait önemli bilgiler vermesi nedeniyle  önerilecek kitaplar arasında çok özel bir kaynak eser.

Kitapta yer yer Ch’ang  Ch’un’un mistik dokulu şiirleri de yer almakta. Bu şiirlerden en duygu yüklü olanlarından biri  ölüm gününden birkaç saat önce  yazdığı veda şiiri;

 “Yaşam ve ölüm sabah ve akşam gibidir
Faniler köpüğe benzer, gelir geçerler fakat ırmaklar durgun akar
Bir çatlaktan ışık sızdığında insan karga ile tavşanın üzerinden atlayabilir
Onların sihirli güçleri tamamen ortaya çıktığında dağları ve denizleri kuşatır
Sanki bir ayak ötedeymişçesine dünyanın en uzak köşelerine uzanabilir
Hayatın kilit yayıymış gibi pek çok şeye nefes verir
Fırçamdan gereği gibi anlamayan dünyevi insanların ellerine düşünce.”

YENİ ŞAFAK Gazete - Kitap


3 yorum: