27 Nisan 2015 Pazartesi

Gerçek Ülkeler Biziz


-Kitabında ben de var mıyım?

-Sadece ruhlarının kabından taştığını fark eden iki gönül değil, sadece birbirine ervah-ı alemde iliştirilmiş iki ruh değil. Başka türlü olamayacağı için öyle olan, ezeli bir tanışıklığı bu alemde de sürdüren; yola çıkmış ok gibi, vurmamış ama vuracak gibi, henüz kor gibi, yakmayan ama yakacak gibi.Ufukta kızaran bulutlar gibi,uzak ama çok yakın gibi. Bu adlar ateşîn  deftere yazılmışı gibi. Bir satırı sileceksen, iki ismi silmek gibi. İki ruh birbirine karışmış, başka bir ruh doğmuş gibi. Ölümün bile ayıramayacağı, iki ırmağın bir denizde yek vücut olduğu gibi. Gibi'ye muhtaç değil ama gibisiz anlatılmaz gibi

-Saçında hâlâ kum var.

-Her kum tanesi tek tek çöl değildir ama çölü kum tanesinden sorarlar. Çöl, kumların oluşturduğundan başka bir şeydir. Deseydin ki-Saçında çöl var…

-En çok ne zaman sevindin? -Şu an.. En çok ne zaman üzüldün? -Şu an…

-Yanarken bir yanın, bir yanın buz keser. Ağzında acı taflan tadı. İçte hararet, dışta soğuk bir ürperti. En mutlu anında, hüzne yakınlığı fark etmenin alışkanlığa dönüşmesi... Kimse sakin kalamamıştır aşk önünde...

-Ve senin el yazını çok seviyorum.

-O duygular bir parfüm gibi yükselirken, tuttu şair onları kağıda rapteyledi. Yazı ile sonsuza kalacak aşk. Yazılmasa say ki yaşanmadı. Yazıldığı için yaşandı, yaşandığı için yazıldı. Yazılmak ile bilinir oldu her şey. Yazılmasa yitikti. Yazıldı. Sonsuzluğa komşu kılındı.

-Kalp, ateşten bir organdır.

-Evrenin sığmadığı ev olan, ateşe düşenlerin yuvası, yaktığını sindirip, kendine katan, yakarak büyüyüp gelişen... Ey kalp, özün meyvesi, aşkın evi, aşkın sahibinin evi...

-Bana hoşça kal de… -Henüz seni özlemiyorum. -Özleyeceksin, özleyeceksin.

-Yanındayken sıcaktır dünya, söylenen ne olursa olsun ehemmiyeti yoktur. Yanındadır O. Ateş soğuyunca, kendinle baş başa kalınca fark edilen o fakirlik… Bir daha görememe korkusu. Asla ile kurulan cümleler iskambil  kuleleri gibi  yıkılır bir nefeste. Özleyeceksin! Öyle ki yanındayken bile özleyeceksin. Özlemezsen her şey isim verilmeksizin bitmiştir.

Mektuplar ve acı sözlerle  dolu defter.

-Aşkın defterinden daha sıcak bir yer olabilir mi? Aşığın kalbinden daha sıcak bir yer olabilir mi? Defter dedik, demeseydik yazılmış bir kalp derdik. Bazen koşarak ilerleyen, bazen sürünen, bazen geri giden defter... Tek şahittir kalbe, fırtınalara, limanlara...

-Seni hep sevdim.

-Ruhundan taşan duygular birbirinin kalbini doldurmuş, biri eksikse tam olamayan bir oluş… Yalnızca bu iklimde, bu toprakta bitebilen. Özel olduğu düşünülmemiş kadar özel. Adı konulmamış tazelikte. Seni Hep Sevdim. Dünya an be an değişirken ben değişmedim. Mevsimler geldi geçti, günler uzadı kısaldı. Değişti dünya, ben değişmedim. Seni Hep Sevdim.

-Her gece kalbimi boşaltıyorum ama sabah kalktığımda yeniden dolmuş oluyor.

-Yaşadığı zamanı kendi tasarrufunda sanan, aşk ile kendini aşan; kalbine nasıl öğüt verirsin. Boş bir kalp ile kendinle kalırken dolu bir kalp ile kanatlanır hayat. Sen, kendine mi kaldın sanıyorsun? Seçilmiş olmanın heybesi değil mi taşıdığın. Asla kalbine öğüt verme... Tutamazsın…

Sabah oluyor ama zehir yine de bir yerlerden sızıyor değil mi?

-Kara paltosunu sürükleyip giderken gece, acı uyanıyor. Olacakları çaresizce beklemenin, düşünceleriyle dünyayı tararken, bir yatakta sessizce kalmanın zehiri. Yılanın, akrebin zehri gibi öldüren değil, çaresizliğin yavaş yavaş kalbi kemirdiği zehir…

Karanlıkta bir gün ne kadar sürer? Ya da bir hafta...

-Vuslatta bir gün, bir hafta ne kadar sürer? Sevincin ve acının buzdağında; bedeller alınır, verilir. Karanlık mı? O yoksa hep karanlık. Zaman bazen aşıklara hizmet eder, bazen cefa... Bazen peşin öder ücretini, bazen gün bitiminde. Sonunda bir bedel kalır. Yazacak duyguların, beklediğin varken sormak neyi onarır?

-Öleceğiz, aşkımızla dolu olarak, güzellikleri tatmış ve bulunduğumuz bedenlerde ırmaklar gibi akarak. Korkularımızı bu berbat mağarada saklar gibi sakladık. Bütün bu izleri vücudumda taşımak istiyorum. Gerçek ülkeler biziz. Güçlü adamlar tarafından çizilen haritalar değil…

 Bir gün buraya gelip beni rüzgârın sarayına götüreceğini biliyorum. Tek isteğim bu. Seninle ve dostlarımızla böyle bir yerden haritasız bir dünyaya girmek…

-Rüzgârın bir mağaraya girmesi, saklı olanı âyân etmesi, her şeyi birbirine karıştırması ve bir süre sonra sakinleşmesi. Dünyanın en güzelidir aşık kişi. Çünkü aslında o iki kişidir. Hayatına eşlik eder eşi ve sevgisi. Kıyılarını genişleten bir deniz gibi.

Çölün haritası yapılamaz rüzgâra rağmen. Tanımlar yapılamaz, kimsenin kalbi elinde değilken. Aşk bu kadar güzelken ya onu Yaratan? Asil ruhlara emanettir O.

Orhan Tepebaş
Ayna İnsan Sayı:14


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder