Metropollerin
yaygınlaşması, kent dokularının yeni kapitalizm doğrultusunda değişim
göstermesi, mekanı önceleyen siyasal hareketlerin bu konu etrafında yeni
teoriler geliştirmesini de zorunlu hale getiriyor.
Sokağı, siyasetin
değişim manivelası olarak değerlendiren marksist düşünürler, modern kent olgusu
karşısında devrimci mekaniği nasıl harekete geçireceklerini tartışaduruyorlar. Kuşkusuz,
bir değişim aracı olan mekan, değişimin mekanizmasının doğru konuşlandırılmasını
gerekli kılıyor.
Hızla şehirleşen ve
küreselizmle birlikte yığınları metropollerde toplayan zorunluluklar aynı
zamanda çeşitlenen sorunlara çözüm yollarının aranmasını, onu genel yaklaşımlar
doğrultusunda ele almayı önemli hale getiriyor. Yeni mekanlarda yabancılaşan ve
bir o kadar da sorun çeşitliliği içinde kıvranan kitlelere yönelik insanî
kentleşme modellerinin nasıl olması gerektiği, çağdaş düşünürleri bu konuyu ele
almaya ve bu çerçevede yeni kent ideolojileri geliştirmeye sevkediyor.
Kısaca çağın en
çetrefil konuları arasında yer alan kentleşme sorunu, aynı zamanda
yabancılaşmayı da beraberinde taşıyan bir sorun olduğu için mekan sorunu
düşünürlerin öncelikle ele aldığı konular arasında yer almakta.
Kentleşme olgusunun
tartışılır hale gelmesiyle birlikte mekan sorununun modern perspektif içinde
nasıl çözüme kavuşacağı farklı ideolojik modellerin de türemesine yol açıyor.
Mekan üzerine düşünmek,
kuşkusuz salt coğrafi ve fiziki göndermeleri olan bir şey üzerine düşünmek
olmadığı gibi, sadece ekonomik koşulların çerçevesinde düşünülecek bir konu da
değil. Bu nedenle, mekan konusu ideolojileri de yakından ilgilendiren bir
konudur.
Mekan; çeşitli
etkilenimlere açık, kurgulanabilir ve dönüştürülebilir bir şey olduğu için aynı
zamanda toplumsal mücadelenin de odağıdır. "Doğal mekan yoktur.Tüm
mekânlar toplumsal mekanlardır; toplumsal ilişkileri gösterir, kapsar ve
saklarlar.Toplumsal ilişkiler uzamsal birer oluşa sahiptirler; mekan içinde
tasarlanırlar ve onu üreterek üzerinde iz bırakırlar."
Burada dikkat çeken
önemli bir olgu, mekanın kendi başına ele alınabilecek bir nesne olmayıp,
içinde barınan insanlarla birlikte sürekli değişkenlilik ve hareketlilik
gösteren bir olgu olmasıdır. Bu gerçeklik, her farklı düşüncenin buradan yola
çıkarak kendine ait bir gerçeklik oluşturmasına ve bu temel üzerinden teoriler
üretmesine yol açmaktadır.
“Mekan Meselesi” adlı
eser, mekan konusunda önemli yaklaşım ve değerlendirmeleri olan yedi ayrı
yetkin kişinin görüşlerini içeriyor. Ağırlıklı olarak mekan konusunu Marksist
kuram çerçevesinde kurgulayan ve bu konuda söyleyebilecek sözleri olan farklı
coğrafya düşünürlerinin fikirleri yer alıyor kitapta.
Burada yer alan
değerlendirmeler okunduğunda, mekan konusunun sadece bugünün değil, geleceğin
de önemli sorunlarından biri olacağını anlamak mümkün. Böylesi mühim bir konu
olan mekan konusu haliyle, insanların toplu yaşamaya başladığı günden bugüne
kendi siyasetini, yani “mekan siyaseti”ni doğurduğu gibi, siyasette kendini
ifade edeceği, üzerinden bir dönüşüm sağlayabileceği, mücadele alanına katacağı
bir ‘mekan’ oluşmasını zorunlu görür.
Belirgin olarak 'mekan
siyaseti, sanayi devrimi sonrasında insanlığın doğayla kurduğu ilişkide yaşanan
geri döndürülemez ve şiddetli dönüşümün ortaya çıkardığı yeni toplumsallık
biçimlerinin cenderesinden kurtularak eşitlik ve özgürlük temelinde ilişkilerin
kurulmasına dayalıdır. Bu anlamda mekan üzerine yürüyen tartışmanın büyük bir
kısmı, kapitalist sistemin insanlığa dayattığı her türden yabancılaşma
biçiminin aşılabileceği bir siyasetin nasıl mümkün olduğu sorusuna verilen
yanıtlardan oluşuyor.' “Siyaset bir ‘mekan’a ihtiyaç duyduğu kadar, bir
‘özne’ye de ihtiyaç duyuyor. Lefebvre, Harvey, Hardt ve Negri gibi mekan
meselesine ilişkin tartışmayı Marksizm referanslarıyla yürüten düşünürler,
sınıf mücadelelerine ilişkin rezervlerini korumakla birlikte, kapitalizmin
yapısal dönüşümleri çerçevesinde sınıfın bileşiminin de değiştiğini, emek
kategorisinin yalnızca sanayi işçilerini değil, artık toplumsal hayatın dili ve
kodları da dahil olmak üzere yaşam yerinde emek harcayan -yaşamı üreten-
herkesi kapladığını ileri sürmekteler."
Doğal olarak bu
yaklaşım farklı tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Değişim ve dönüşüm
çerçevesinde yürüyen tartışmalar zaman zaman 'kuramsal sapma' iddialarına da
yol açmaktadır."Eğer kentsel ya da çevresel sorunlara ilgi duyuyorsanız,
tutucu Marksistlerden biraz uzaklaşmış ve kendinizi ortada, bir tür özgün yerde
bulmak zorunda kalıyorsunuz."
Marksist referanslı
düşünürlerin mekan konusunda yoksul kesimlerin izleyecekleri tepkisellerin
yönlendirilme biçimleri konusunda değişik görüşleri söz konusu ve bu konuda
kimi sorular cevabını bulmakta zorlanmakta. İranlı sol sosyologlardan Asef
Bayat’ın, Harvey’in kimi düşüncelerine yönelttiği eleştiri soruları konunun
çetrefilliğine örnek türden. “Harvey’in görüşleri çerçevesinde, mülksüzleştirme
sürecine karşı koymanın çözümü, neoliberal saldırıyı püskürtmek ya da durdurmak
üzere geniş ölçekli küresel toplumsal hareketler vücuda getirmekten geçiyorsa,
yoksullar bu sorumluluğun altından nasıl kalkacaktır? Mülksüzler, kapitalist
tecavüzün gidişini tersine çevirmek üzere bir toplumsal devrimi beklemeleri
halinde, bu sırada ne yapacaklardır, kendi gündelik hayatlarında ne türden bir
strateji izlemelidirler?"
Aslında benzer bir
soruyu Harvey kendisi de sormaktadır; "Kenti nasıl politik olarak
anti-kapitalist bir proje etrafında organize edeceğimizi düşünmemiz gerekir.
Bir anti-kapitalist kent projesinin ürün vermesi oldukça uzun zaman alacaktır.
Başka türde bir kent ve başka türde bir kentleşme için daha uzun vadeli bir
stratejiye ihtiyacımız olacaktır." "Kentsel mekan sorunu
metropollerde de kendi göstermektedir. Çünkü, her iki mekân da biyopolitik
denetim biçimleriyle içiçe geçmiş haldedir. Bu anlamda, metropole baktığımızda,
yaşadığımız zamana has bir diyalektik hareketle de karşı karşıya kalırız...
Metropolü, kapitalizmin dönüşümünün, endrüstiyel kâr, emlak artığı ve mali
yapılar arasında artık herhangi bir farkın kalmamış olması anlamında, aslında
kendi geleneğini tahrip ettiği bir mekan olarak tanımlamak durumundaydık.
Şehir, aynı zamanda, dört başı mamur bir üretken unsur haline gelmiş durumdadır
ki, metropol açısından bu daha da geçerlidir."
Mekan Meselesi, mekan
üzerinden siyaseti anlama ve buna uygun pratikler geliştirme açısından okunması
gerekli eserlerden biri. Konusunda etkin söz sahibi olan düşünürler bu konuya
dair ufuk açıcı yaklaşımlar sunuyorlar. Bu konuda derli toplu düşünce sahibi
olmak isteyenler okuma listelerine bu kitabı eklemeliler.
SEMİHA KAVAK
Mesele Dergisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder