2 Nisan 2015 Perşembe

İdeolojilerin Cenk Yeri


Metropollerin yaygınlaşması, kent dokularının yeni kapitalizm doğrultusunda değişim göstermesi, mekanı önceleyen siyasal hareketlerin bu konu etrafında yeni teoriler geliştirmesini de zorunlu hale getiriyor.
Sokağı, siyasetin değişim manivelası olarak değerlendiren marksist düşünürler, modern kent olgusu karşısında devrimci mekaniği nasıl harekete geçireceklerini tartışaduruyorlar. Kuşkusuz, bir değişim aracı olan mekan, değişimin mekanizmasının doğru konuşlandırılmasını gerekli kılıyor.

Hızla şehirleşen ve küreselizmle birlikte yığınları metropollerde toplayan zorunluluklar aynı zamanda çeşitlenen sorunlara çözüm yollarının aranmasını, onu genel yaklaşımlar doğrultusunda ele almayı önemli hale getiriyor. Yeni mekanlarda yabancılaşan ve bir o kadar da sorun çeşitliliği içinde kıvranan kitlelere yönelik insanî kentleşme modellerinin nasıl olması gerektiği, çağdaş düşünürleri bu konuyu ele almaya ve bu çerçevede yeni kent ideolojileri geliştirmeye sevkediyor.
Kısaca çağın en çetrefil konuları arasında yer alan kentleşme sorunu, aynı zamanda yabancılaşmayı da beraberinde taşıyan bir sorun olduğu için mekan sorunu düşünürlerin öncelikle ele aldığı konular arasında yer almakta.
Kentleşme olgusunun tartışılır hale gelmesiyle birlikte mekan sorununun modern perspektif içinde nasıl çözüme kavuşacağı farklı ideolojik modellerin de türemesine yol açıyor.
Mekan üzerine düşünmek, kuşkusuz salt coğrafi ve fiziki göndermeleri olan bir şey üzerine düşünmek olmadığı gibi, sadece ekonomik koşulların çerçevesinde düşünülecek bir konu da değil. Bu nedenle, mekan konusu ideolojileri de yakından ilgilendiren bir konudur.

Mekan; çeşitli etkilenimlere açık, kurgulanabilir ve dönüştürülebilir bir şey olduğu için aynı zamanda toplumsal mücadelenin de odağıdır. "Doğal mekan yoktur.Tüm mekânlar toplumsal mekanlardır; toplumsal ilişkileri gösterir, kapsar ve saklarlar.Toplumsal ilişkiler uzamsal birer oluşa sahiptirler; mekan içinde tasarlanırlar ve onu üreterek üzerinde iz bırakırlar."
Burada dikkat çeken önemli bir olgu, mekanın kendi başına ele alınabilecek bir nesne olmayıp, içinde barınan insanlarla birlikte sürekli değişkenlilik ve hareketlilik gösteren bir olgu olmasıdır. Bu gerçeklik, her farklı düşüncenin buradan yola çıkarak kendine ait bir gerçeklik oluşturmasına ve bu temel üzerinden teoriler üretmesine yol açmaktadır.

“Mekan Meselesi” adlı eser, mekan konusunda önemli yaklaşım ve değerlendirmeleri olan yedi ayrı yetkin kişinin görüşlerini içeriyor. Ağırlıklı olarak mekan konusunu Marksist kuram çerçevesinde kurgulayan ve bu konuda söyleyebilecek sözleri olan farklı coğrafya düşünürlerinin fikirleri yer alıyor kitapta.
Burada yer alan değerlendirmeler okunduğunda, mekan konusunun sadece bugünün değil, geleceğin de önemli sorunlarından biri olacağını anlamak mümkün. Böylesi mühim bir konu olan mekan konusu haliyle, insanların toplu yaşamaya başladığı günden bugüne kendi siyasetini, yani “mekan siyaseti”ni doğurduğu gibi, siyasette kendini ifade edeceği, üzerinden bir dönüşüm sağlayabileceği, mücadele alanına katacağı bir ‘mekan’ oluşmasını zorunlu görür.

Belirgin olarak 'mekan siyaseti, sanayi devrimi sonrasında insanlığın doğayla kurduğu ilişkide yaşanan geri döndürülemez ve şiddetli dönüşümün ortaya çıkardığı yeni toplumsallık biçimlerinin cenderesinden kurtularak eşitlik ve özgürlük temelinde ilişkilerin kurulmasına dayalıdır. Bu anlamda mekan üzerine yürüyen tartışmanın büyük bir kısmı, kapitalist sistemin insanlığa dayattığı her türden yabancılaşma biçiminin aşılabileceği bir siyasetin nasıl mümkün olduğu sorusuna verilen yanıtlardan oluşuyor.' “Siyaset bir ‘mekan’a ihtiyaç duyduğu kadar, bir ‘özne’ye de ihtiyaç duyuyor. Lefebvre, Harvey, Hardt ve Negri gibi mekan meselesine ilişkin tartışmayı Marksizm referanslarıyla yürüten düşünürler, sınıf mücadelelerine ilişkin rezervlerini korumakla birlikte, kapitalizmin yapısal dönüşümleri çerçevesinde sınıfın bileşiminin de değiştiğini, emek kategorisinin yalnızca sanayi işçilerini değil, artık toplumsal hayatın dili ve kodları da dahil olmak üzere yaşam yerinde emek harcayan -yaşamı üreten- herkesi kapladığını ileri sürmekteler."

Doğal olarak bu yaklaşım farklı tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Değişim ve dönüşüm çerçevesinde yürüyen tartışmalar zaman zaman 'kuramsal sapma' iddialarına da yol açmaktadır."Eğer kentsel ya da çevresel sorunlara ilgi duyuyorsanız, tutucu Marksistlerden biraz uzaklaşmış ve kendinizi ortada, bir tür özgün yerde bulmak zorunda kalıyorsunuz."

Marksist referanslı düşünürlerin mekan konusunda yoksul kesimlerin izleyecekleri tepkisellerin yönlendirilme biçimleri konusunda değişik görüşleri söz konusu ve bu konuda kimi sorular cevabını bulmakta zorlanmakta. İranlı sol sosyologlardan Asef Bayat’ın, Harvey’in kimi düşüncelerine yönelttiği eleştiri soruları konunun çetrefilliğine örnek türden. “Harvey’in görüşleri çerçevesinde, mülksüzleştirme sürecine karşı koymanın çözümü, neoliberal saldırıyı püskürtmek ya da durdurmak üzere geniş ölçekli küresel toplumsal hareketler vücuda getirmekten geçiyorsa, yoksullar bu sorumluluğun altından nasıl kalkacaktır? Mülksüzler, kapitalist tecavüzün gidişini tersine çevirmek üzere bir toplumsal devrimi beklemeleri halinde, bu sırada ne yapacaklardır, kendi gündelik hayatlarında ne türden bir strateji izlemelidirler?"

Aslında benzer bir soruyu Harvey kendisi de sormaktadır; "Kenti nasıl politik olarak anti-kapitalist bir proje etrafında organize edeceğimizi düşünmemiz gerekir. Bir anti-kapitalist kent projesinin ürün vermesi oldukça uzun zaman alacaktır. Başka türde bir kent ve başka türde bir kentleşme için daha uzun vadeli bir stratejiye ihtiyacımız olacaktır." "Kentsel mekan sorunu metropollerde de kendi göstermektedir. Çünkü, her iki mekân da biyopolitik denetim biçimleriyle içiçe geçmiş haldedir. Bu anlamda, metropole baktığımızda, yaşadığımız zamana has bir diyalektik hareketle de karşı karşıya kalırız... Metropolü, kapitalizmin dönüşümünün, endrüstiyel kâr, emlak artığı ve mali yapılar arasında artık herhangi bir farkın kalmamış olması anlamında, aslında kendi geleneğini tahrip ettiği bir mekan olarak tanımlamak durumundaydık. Şehir, aynı zamanda, dört başı mamur bir üretken unsur haline gelmiş durumdadır ki, metropol açısından bu daha da geçerlidir."

Mekan Meselesi, mekan üzerinden siyaseti anlama ve buna uygun pratikler geliştirme açısından okunması gerekli eserlerden biri. Konusunda etkin söz sahibi olan düşünürler bu konuya dair ufuk açıcı yaklaşımlar sunuyorlar. Bu konuda derli toplu düşünce sahibi olmak isteyenler okuma listelerine bu kitabı eklemeliler.

SEMİHA KAVAK
Mesele Dergisi 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder