9 Kasım 2014 Pazar

KİMSENİN SESİ DUYULMAZKEN

Arslan Ahmedov

 Kimsenin sesi duyulmazken o ikisini tenime kazıdım.
 Biri, akşam inerken bir ağacın yemişli dalı gibi sarktı içime
 Diğeri söz büyücüsü, tanrıların katibi  ve yeryüzünün tek keyifli acısı
 Kanıt arıyordum hayatı yaşadığıma. Ben sessizliği konuşuyordum.
 
 Biri sessizliğe üşümeyi öğretiyordu
 Diğeri aynaya bakmaya zorluyordu onu. 
 Bütün ölülerimi o şehre gömdüğümde
 Gün yüzünü düşürene kadar parmaklarımı sevdi  ve
 
 Acıyan göğsümü ovdu Biri. Onun gözlerinde kırbaç yoktu.
 Diğeri çıplaktı ve göğsüne tırnak izleri açmamı istiyordu.
 Sevişmeden ve ölmeden önce şiir söylenmeliydi. 
 Diğeriyle hep şiir söylemek zorunda kalıyorduk.
 
 Çok zaman olmuş söküklerim birikmişti. 
 Biri söküklerimi dikti karanlıkta. Parmağındaki kanı öptü.
 Makas ve iğne izlerini gördü  Diğeri. Üstümdeki çalıları  topladı ve
 Yasemin öpüşlü  bahar oldu,  içime yürüdü.
 Birinin başka kadınları olmasını istemedim hiç. Ben vardım.
 
 Dünden kalan ve yarın mümkün olandım: İpek ve fener.
 Diğerinin  yatağı kalabalık. Kırık kapısında yel sesi. 
 Ç zamanların tenimde inlemesi ve nefis bir günah!
 Birinin yokluğu çürük bir dişin zonklaması gibi her an beynimde
 Tenin bir daha tuz kokmaması Diğeri.
 
 
 hayriye ersöz  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder