8 Nisan 2020 Çarşamba

DERKENAR


Ayın eğilip suyu öptüğü yerde duruyorum. Hangi düşün örtüsünü çeksem...
Kısa bir tereddütle doğrulup  yakamozlarından çalıyorum gecenin.

Sis perdelerini aralayıp aynasında konuşlanıyoruz zamanın.

Gecenin içine çökmüş elindeki kitabı okur gibi yapıyorsun. Çünkü sürekli aklın başka yerlerde. Başka hayatlarda, başka kentlerde, başka gece yarılarında. Daha önce okuduğun şiirlerin seni götürdüğü, sürüklediği o yerlerdesin. Ve artık dönemeyecek kadar uzaksın gündelik hayata.

Bir şiiri kendi hayatına yaymaya çalışıyorsun. Oysa o şiir hiç yazılmadı ve belki de yazılmayacak. Ama önce okuduğun şiirin açık kapısını bulman ve içine girmen gerek. Sürekli mırıldanıyorsun:

“Bi kapısı olmalı.”
“Bi kapısı olmalı.”
“Bi kapısı olmalı.”

Duyuyorum. Duyuyorum ve biliyorum, yalnızlık sana da iyi geliyor. Karanlık çöktüğü vakitlerde aklını ve tüm gerçekliğini soyunup uzaklaşmak istiyorsun sen de. Neresi olursa olsun kendinden uzağa gitmek. Ve bunun için tüm dikkatini kitaba vermek istiyorsun. Ki buna rağmen kaçıp gitmek, uzaklaşmak dürtüsünü bazen bir kenara itip, kendinle de kalmak istiyorsun. Kendi içsel yolculuğunda başka senlerle tanışmak ihtiyacıyla.

Farkındasın değil mi? Çırpınmaların beyhude. Ne yapsan da yazılanı değiştiremezsin...

Oysa her şey birbiriyle iç içe geçmiş.

Şiir bir şeyin dibidir, diyorum. Mırıldanıyorum buna geceye doğru. Bir tek sen duyuyorsun. Yani azalmakla, yani yalnızlığa yakınlaşmakla ilgili sanki. Şiir orada başlıyor işte bir şeylerin sonunda ya da dibinde.

Bir sokağın sonuna yaklaştığını hissettiğinde başlar şiir. Bir gecenin en karanlık anına doğru ilerlerken saat tik takları, şiir yürümeye başlamıştır içinin dar koridorlarında. Böyle olmasa okudukların seni nasıl alır senden, seni alıp nasıl götürür kaybolacağını sandığın o derinliklere. Şiir bir şeyin görünmeyen içidir.

Bir kentin en ücra semti, koridordaki en son oda(da)dır şiir. Gitmeyi ve kapıları açmayı bilmek gerek, o semtteki insanların yokluklarıyla tanışmak, onlar gibi yorulmak, onlar gibi sevmek, sevişmek ve kavga etmeyi bilmek gerek. Ve onca uzağında, utangaç yalnızlığımla bunları bildiğini, oralara gitmeye cesaretin olduğunu usulca hissediyorum nedense.

Duymaktır şiir, görmek için hırçınlaşmak ve cinnete yakınlaştığını hissetmektir. İnsan her şey için çıldırabilir, şiir gördüğü ve duyumsadığı her şeyi kapsar. Kendini bulmanın girişidir şiir. Hafif ve bir o kadar ağır. Bu şiiri nerende taşıdığınla ilgilidir. Şiiri hayatına neden soktuğunla!

Bildiğini biliyorum. Bilmenin insanı nasıl da yalnızlaştırdığından, nasıl da kendini hayattan çekip koparttığından haberin var. Çünkü sen de kulakları sağır eden bir gürültünün içinde kendi çırılçıplak o sesini duyurabilecek kadar yalnızlardansın. Belki birbirine benzeyen en temel durumumuz yalnızlıklarımız!

Çıkıp yürüyeceğim şimdi. Bir şeyler görmek istiyorum akşamın griliğinde. Bir şiirin peşine düşmek ve onu gidebileceği yere kadar takip etmek. 

Belki de bir gün elindeki bir kitaptan onu okuyor olacaksın ve bütün gecen bir şiirle ıslanacak.



Semiha Kavak
Ayna İnsan Sayı:12


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder