22 Haziran 2014 Pazar

Türk Sineması ve Tiyatrosunun Tanrıçaları



Türkiye’nin sinemayla tanışmasının pek kolay başladığını söyleyemeyiz. Türkiye, sosyolojik olarak Müslüman Türk kadınlarının temaşa sanatlarında ön planda görünmesine henüz hazır değildi. Bir gün bu muhafazakâr kapalılık, yüzünün perdelerini halkına açacaktı. Müslüman Türk kadınlarını Ermeni kadınlar canlandırırken, 17 yaşında genç bir kadın bütün toplum yasağına rağmen sahneye çıkma cesaretini gösterdi. Adı daha sonra ‘Afife Jale’ olarak anılacak olan bu kadının yürüyeceği yol, pek rahat olmayacaktı. Darûl Beda-i’ deki oyunları polis tarafından basılıp, sahneye çıkmaması kendisine tembih edilmesine rağmen, Afife Jale sahneye çıkmaya devam etti. ‘Tatlı Sır’ adlı oyunu polis tarafından basıldığında arka bahçeden bir suçlu gibi kaçırıldı. Resmi kanunda böyle bir yasak olmamasına rağmen polis, toplum baskısını uygulamaya çalışıyordu. Afife Jale sahneye çıkmaya devam edince İçişleri Bakanlığı yayınladığı bir resmi bildiriyle Müslüman Türk kadınlarının sahneye çıkmalarını yasakladı. Afife Jale bu yasağa da uymayıp sahneye çıkmaya devam edince yakalanıp, tekrar tekrar hapse atıldı. Bu kadar sık hapse girip çıkması sağlığını olumsuz yönde etkiliyordu. Darûl Beda-i yöneticileri devlet baskısına dayanamayarak Afife Jale’ nin ücretli görevine son verdi. Yaşadığı maddi sıkıntılar Afife Jale’ de şiddetli baş ağrıları yaratmıştı, çektiği azabı azaltmak adına doktorun yaptığı morfine bağımlı oldu.

"Nereden Sevdim O Zalim Kadını" 
1923 yılında Cumhuriyetin kurulmasının ardından Atatürk, Türk kadınlarının sahneye çıkma yasağını kaldırdı. Anadolu tiyatro ekibiyle, Anadolu turnesine çıkan Afife Jale’nin sağlık durumu iyice bozulmuştu. Bu yüzden tiyatroyu bırakmak zorunda kaldı. Ünlü Tamburi ve bestekar Selahattin Pınar ile tanışıp evlendi. Bu aşktan çok ünlü besteler çıkacaktı : “Nereden sevdim o zalim kadını” gibi. Sağlığı günden güne kötüye giden Afife Jale, henüz 39 yaşındayken vefat etti. Bir ülkenin kapanmış sahne kapılarını açan, sahne sanatlarının Jan Dark’ ı adına düzenlenen ve gelenekselleşmiş hale gelen ‘Afife Jale Tiyatro Ödülleri’ her yıl sanatçının anısına düzenlenmektedir.        
                      
Son Yolculuk!
Afife Jale, kimsesizliğin, terk edilmişliğin, yoksulluğun son durağı Balıklı Rum Hastanesi’nde bir deri bir kemik veda etti hayata…Ölümü gazetelere haber bile olmadı. Cenazesine 4 kişi katıldı. Mezar yeri de mektupları ve fotoğraflarıyla birlikte kaybolup gitti. Unutuldu. Selahattin Pınar, Afife’ nin ölümünün ardından paraladı kendini…Nice, hicran dolu besteye imza attı. Son katıldığı radyo programında ‘Hatıralar’ şarkısını seslendirdi; ‘Beni de alın koynunuza hatıralar/Dolanıp kalayım bir an boynunuza hatıralar…’ Bir süre sonra müdavimi olduğu Todori meyhanesine gitti, doktorların yasak ettiği ne varsa hepsini ısmarlayıp sofrayı donattı. Rakısını yudumlarken, son nefesini verdi. ‘Her yıl ölüm yıldönümümde mezarıma bir büyük rakı dökün.’ Diye vasiyet etti. Son yolculuğuna mezarlıkta kendi bestesi çalınarak uğurlandı; ‘Söndü yadımda akisler gibi aşkın seheri…’


Büyük Bir Oyuncu 
Afife Jale sahneye çıktığı ilk geceyi şu sözlerle anlatıyor: “Hayatımda mesut olduğum ilk gece… Sanatın ruhuma verdiği güzel sarhoşluk içindeyim. O piyeste (Yamalar) güzel bir sahne vardır; ağlama sahnesi… Orada taşkın bir saadetle ağladım… Alkış, alkış, alkış… Perde kapandı; açıldı, bana çiçekler getirdiler. Perde tekrar kapandı. Muharrir (Hüseyin Suat Bey) kuliste bekliyormuş;  ben çıkarken durdu, alnımdan öptü: ‘Bizim sahnemize bir sanat fedaisi lazımdı; sen işte o fedaisin’ dedi.        

1987 yılında, fotoğraf sanatçısı Şahin Kaygun, Müjde Ar’ ın başrolde oynadığı,  Afife Jale’ nin hayatını anlatan ‘Dolunay’ filmini çekerek, bir nevi Afife Jale’ nin yaşantısını günümüze aktarmış ve bu büyük oyuncuyu yad etmiştir.      

Afife Jale’nin Müslüman kadın oyuncuların sahne yasağını kırmasından sonra onun yarattığı bu zeminde, Müslüman Türk kadınları oyuncu olarak Darûl Beda-i’de görülmeye başlandı. Bedia Muvahit, Şaziye Moral gibi kadın oyuncular mesleklerini özgürce icra ediyorlardı. Atatürk’ün kadın haklarını destekleyici yaklaşımı Afife Jale ile sınırlı kalmamış, 1934′te kadınlara ‘Seçme ve Seçilme Hakkı’ nı vererek devam etmiştir. Atatürk bununla da yetinmeyip Türk Edebiyatının altın dönemini yaşatacak olan insanlar yetiştiren Köy Enstitülerini kurmuştur.

"Bataklı Damın Kızı Aysel" 
Cahide Sonku, Türk Sinemasının bir dönemine damga vurmuş, kimine göre ‘Azize’ kimine göre de ‘Tanrıça’ diye adlandırılan Cahide Sonku devri yaşanmıştır. 16 yaşında Darûl Beda-i’ye giren Sonku, İstanbul Şehir Tiyatrolarının star oyuncusu olmuştur. Dönemin tiyatro dünyasının tek adamı, Muhsin Ertuğrul’un yönetmenliğini yaptığı “Söz Bir Allah Bir” filmiyle Cahide Sonku, 1933′te sinemaya adım atmıştır. Ünü hızla artıp, peş peşe filmlerde oynadıkça herkesin görmek, dokunmak, konuşmak istediği bir star olmuş; Tanrıçalık mertebesine erişmiştir. Fakat bu büyük ün, Sonku’ nun, Muhsin Ertuğrul ile çatışmasına neden olmuştur. ‘Bataklı Damın Kızı Aysel’ adlı filmiyle ünlenen Cahide Sonku, Türk Sinemasında adeta bir fetiş olmuştu. Hemen her filmde, erkeklerin kalbini kırıp kaçan güzel kadın rolüyle hayranlarının karşısına çıktı. Baş döndürücü yükseliş Cahide Sonku’ ya büyük yanlışlar yaptırmaya başlatacaktı. Tanrıça, tiyatro provalarına geç gelen, daima alkol alan ve küstah bir kadına dönüşmüştü. Rivayete göre,  bir gün Cahide Sonku tiyatroya gelir ve yine Muhsin Ertuğrul sarhoştur, Muhsin Ertuğrul onu provaya almaz ve tiyatrodan kovar. Buna çok alınan Sonku, çok zengin olan fabrikatör İhsan Doruk’tan tiyatro binasını satın almasını ve ruhsatı kendisine vermesini ister. Bir zaman sonra Cahide Sonku tiyatroya gelir, prova  yapmakta olan Muhsin Ertuğrul’ a elindeki ruhsatı göstererek “Sen beni tiyatrodan kovmuştun, şimdi ben seni tiyatromdan kovuyorum” der. Muhsin Ertuğrul hiç reaksiyon göstermez, sessizce portmantoya gider, paltosunu alır ve fötr şapkasını kafasına koyarak Cahide Sonku’ya döner: “Siz tiyatroyu satın almadınız, bu binayı satın aldınız. Benim tiyatrom nerede oynanıyorsa, orası benim tiyatromdur, buyurun, şimdi binanızda güle güle oturun” der ve çıkar, arkasından da tüm oyuncular tiyatroyu terk ederler. Cahide Sonku sahnenin ortasında, yalnız başına kalakalmıştır… 

Anadolu'da Tiyatro Turneleri 
Cahide Sonku, o dönemin tiyatro starlarından Talat Artemel ile evlenip ayrılır. Daha sonra Fabrikatör İhsan Doruk ile evlenen Sonku’ nun bu evlilikten Ender adında bir kızı olur. Sonku’ nun kızı Ender Doruk bir müddet sinemaya devam etse de -ki bunların bazılarında kamera asistanıydım, evlenip sinemadan uzaklaşmıştır. Cahide Sonku, İhsan Doruk’tan boşandıktan sonra, çılgınca, fırtınalı bir aşk yaşayacağı şair, aktör, yönetmen Cahit Irgat ile yolları kesişir. Beraber Cahitler Tiyatrosu’nu kurarak Anadolu’da tiyatro turneleri yapmışlardır. Uzun yıllar süren bu fırtınalı beraberlik bir gün her ikisinin de yollarını ayrılmasıyla son bulmuştur…

1950 yılında Sonku, kendi film şirketini kurar. Filmlerin bir kısmını kendisi, bir kısmını da şair Orhon Arıburnu yönetir. Cahide Sonku eşi Talat Artemel ve Sami Ayanoğlu ile birlikte ‘Vatan ve Namık Kemal’ filmini  yönetir. Yıldız Dergisinin 1951 yılında açtığı yarışmada Vatan ve Namık Kemal ‘En İyi Film’ , Cahide Sonku da ‘En İyi Kadın Oyuncu seçilir.

Filmlerin Çoğu Kül Oldu 
Beklenmeyen son, “Beklenen Şarkı” filminden sonra gelir. Zeki Müren’ in yükselişine karşın bu filmden kazanılan başarı ve ün, Cahide Sonku için sonun başlangıcı olur. Cahide Sonku’ nun tiyatroya yeniden dönme çabaları sonuç vermez.  O dönemde bütün film şirketlerinin negatifleri ve kopyaları Kasımpaşa’da bir depoda saklanırdı. Bir gece bu depoda çıkan yangınla filmlerin çoğu kül olmuştu. O dönemdeki filmlerin kimyasalında yanıcı madde bulunduğundan, filmler çıra gibi alev almıştı. Bu yangında Türk Sinema Tarihinin temelini işgal eden birçok film yok olmuştur. Bu yangında kendisine ait olan tüm filmler yandığı için, bütün mal varlığı giden Cahide Sonku iflas eder. Türkiye’de bugüne kadar hiçbir tiyatro ve sinema oyuncusu Cahide Sonku kadar şöhret ve servetin şahikasına çıkamamış ve yine hiç bir ünlü yıldız onun kadar sefalet ve yokluk çukuruna birden bire inmemiştir. Bir zamanlar memleketin en güzel ve en zengin sanatçısı olarak yaşayan Cahide Sonku milyoner kocalarını ve milyonlarca lira kâr getiren film firmalarını kaybetmiş, yanında çalışan en fakir kimselerin merhametini çekecek hale düşmüştür.

Sinema Tarihine İlk Kadın Star 
1979 yılında Sinema Yazarları Derneği, düzenledikleri bir törenle Cahide Sonku’ya hizmet ödülü sundu. Cahide Sonku 1981 yılında Alkazar Sinemasında fenalaştı; 64 yaşında öldü. Cahide Sonku Türk Sinema Tarihine ilk kadın star, ilk kadın yapımcı ve ilk kadın yönetmen olarak damgasını vurmuştur. Ölmeden önceki son sohbetlerinden alıntılar yaparsak; birinci kocası Talat Arseven’ den içkiyi, ikinci kocası İhsan Doruk’ tan gücü ve sadakatsizliği, üçüncü hayat arkadaşı Cahit Irgat’ tan da aşkı ve starlığı öğrendiğini söyleyen Cahide Sonku, seçimleri ve tercihleriyle hem yenilgilerin hem de zaferlerin kadını olmuştur. Kadın kahramanların, azınlıkta ve hatta o dönemde nerdeyse hiç olmayan sinemamızda Cahide Sonku, apoletleri sökülmüş bir general gibi, starlık düşleri kuran, star kalabilmek için her yol mübahtır diyenlerin karşısında, Cahide Sonku, kendi yaşamına işaret etmiştir.

Aytekin Çakmakçı
Ayna İnsan Sayı: 11

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder