15 Temmuz 2014 Salı

BATININ ŞÖVALYELERİ DOĞUNUN FAKİRLERİ


“Nihil habentes omnia possedentes”
Hiçbir şeyleri olmadığı için her şeye sahip olanlar

Hayatın farklı yönlerini algılarken, ezoterik bir dünya görüşüyle içsel mânâdaki ‘tek’liklerinin farkındalığında olup erdemleri soyuttan somuta aktararak bir yaşam tarzı haline getiren, bilgi ve inancı aynı tezgahta dokuyarak yarattığı hasırdan başka hiçbir şeyi olmayan insan Batı’da “şövalye”, Doğu’da ise “fakir”dir..

"Şövalye denildiğinde elinde kılıç, üzerinde silahşör kıyafeti bulunan, atına binmiş biri gözlerimizin önüne gelebilir, tıpkı fakir denildiğinde kılık kıyafeti eskilikten yırtılmış, üstü başı kirli birinin gözümüzde canlaması gibidir. Bu değerlendirmeler bizim dışımızdaki hayatın maddi yönünü ifade eder; oysa Batı’nın şövalyesi ve Doğu’nun fakiri tamamen içsel manevi dünyaya ait tanımlamalardır. Bu açıdan bakıldığında aralarında fark yoktur. Biri tasavvufa, diğeri Ortaçağ Avrupasına ait olsa da günümüz dünyasında bir Şövalye ya da Fakir gibi yaşayabiliriz, sahip olduğumuz maddi zenginlik buna engel değildir...

“Hem şövalye hem de fakir ezoterik dünyanın insanıdır, onlar yalnızdır..."

Son zamanlarda Avrupa ve Amerika’da sıkça kullanılmaya başlanan seçilmiş kişilere açıklanan öğretileri tanımlamakta kullanılan ezoterik sözcüğü, Türkçe’deki karşılığı ile "içrek", yani "içte kalan, saklı olan" anlamlarını haiz. Grekçe’de "iç, içsel" anlamındaki "esoterikos" sözcüğünden ya da "gizli, içsel olan" anlamlarına gelen "eisotheo" sözcüğünden türetilmiş, sözcük anlamı olarak, sadece belli bir topluluğa verilen (insiye) , semboller ve şifreler aracılığı ile aktarılan erginlemeye (fr. initiation ) dayanan, metafizik öğretilerdir.

Amaç Tanrı’dan varolan fakat onun kadar mükemmel olmayan insanın dünya üzerinde yaşadığı hayatının sonucunda tekamül ederek yeniden Tanrı’ya dönmesidir. Kendi tekamülünü sağlamaya çalışırken, kolektif ödevi ise başkalarınınkini sağlamaktır. Bu iki ayrı ödev birbirlerinden soyutlanamaz.
Ezoterizme göre, ezoterik bilgiler, herkese açıklanmadan kapalı tutularak belli eğitimler sonrası o bilgileri almaya hak kazanananlara zaman içerisinde semboller ve alegoriler vasıtasıyla anlayış düzeylerine göre yavaş yavaş aktarılan öğretilerdir.

Ezoterik sistemde aday, dünya üzerinde yaşayarak öğreneceği çok şeyi olduğuna inanır ve kendini dış dünyaya kapamaz. Yalnızca geleneksel bilgi ile sınırlı kalmayıp, ezoterist çağının bilimsel gelişmelerini de uyarlar.

Murat Bilgili, Batının Şövalyeleri Doğunun Fakirleri adlı kitabında, ezoterik ilkelerin sırlarını, öykü, deneme, şiir türünde değişik edebî biçimlerle harmanlayıp, ezoterizmin hayat üzerindeki etkisini yalın ve net bir üslûpla okuyucuya aktarıyor.
"Sayısız olayların birbirine girdiği nedensellikler içinde onların akıcılığını sağlayan hayatın enerjisidir. O enerji her şeyin özüdür. Bitmeyen bir potansiyeldir. Hayat ileriye, geleceğe doğru yönelirken geriye, geçmişe göre anlam kazanır. Ona anlam verecek olan insandır."

Ezoterik sistemin muhatabı “insiye” adı verilen adaylar, belli kriterlere (ahlaklı, erdemli, inançlı)  göre seçilen ve sırların öğretisine bir törenle kabul edilen kişilerdir. İnsiye, sistemin belirlediği kurallar (teavün, tolerans, tevazu) çerçevesinde her adımda kendisiyle yüzleşerek kamil insan olma yolunda ilerler.
“Tekamül yoluyla kamil insana doğru ilerleyiş durağanlığı değil hareketliliği gerektirir. Ezoterik sistem insanlığın yarattığı tüm kültürel değerlerle beslenen ve onlarla donatılmış bir üst yapıdır. Ve kişi, onunla ilişkisi sırasında aldıklarıyla kendi yolunda ilerler, bu iç dünyasına doğru yaptığı bir yolculuktur. Ortaya çıkaracağı özünde varolandır.”

Doğu ve Batı geleneklerinin temelinde var olan zorluklarla dolu kademeli iniş ve çıkışların yer aldığı ezoterik sistemin öğretilerine muhatap olan kişiler, tekamül yolunda ilerlerken, mitoloji, ritüeller, alegori ve semboller bu yolda ilerleyenlerin rehberi olur. Semboller ve alegoriler kendini bilme sürecini tetikler.

Tarih boyunca dünyanın değişik yerlerinde ortaya çıkan ezoterik düşüncenin kaynakları hem Doğu’dan hem Batı’dan gelir. Ezoterik bilgilerin belirli yöntemlerle bir yol gösterici tarafından öğrenciye aktarılması sistemi Türk-Şaman geleneklerinde “el vermek” deyimiyle yer alır.

Ezoterik sistem içerisinde bulunan ruh göçü kavramı; çok eski çağlardan beri eski Mısır, Kelt, Maya ve İnka uygarlıkları gibi birçok uygarlıkta bilinen ve kabul görmüş olan bir kavramdır. Batı tarihinde ise ilk defa eski Yunan bilgin ve filozofları Pisagor ve Platon tarafından dile getirilmiştir. Hindular, (Yoga, Vaishnavism, Shaivism), Budistler, Katharlar (Cathares), Eseniler(Esseniens),Caynacılar (Jainistler), Sihistler, Umbanda'cılar (Makumba, Brezilya),Yezidiler, Nusayriler gibi birçok mezhep, ezoterik görüşe ait ruh göçü fikrini kabul etmiş eski ve yeni inanç sistemleri arasındadır..

Ezoterik öğretinin kapsadığı görüşler “hümanizm” adlı felsefi akımın içinde de varolarak, Boccacio ve Petrarca gibi ezoterik dünyanın düşünürleri, insanın evrenin merkezinde bulunduğunu, dünyanın insan ruhunu geliştirmek için bir araç olduğunu, ruhun hedefinin Tanrıya ulaşmak olduğunu anlatan eserler yazmışlardır.
Tarih öncesi çağlardan beri toplumdan topluma ve kültürden kültüre farklılaşarak bugüne ulaşmayı başarmış olan ezoterik inanışlar farklı yönleriyle birbirlerini destekler.

Türk-İslam kültürü içerisinde ezoterizmin karşılığı “batınî”dir. Yani ezoterizm, içte yatan hakikatların asıl olduğu, dışta görünenlerin de ikincil olduğu görüşünden yola çıkar.
Anadolu İslam geleneğinde, ezoterizmin izleri, modernlik öncesi dönemlere gelinceye kadar çok baskındır. Mesela şeyh İsmail Hakkı Bursevi Osmanlı tarihini ezoterik bir şekilde yorumlamıştır.

İslam dini içindeki geleneksel ezoterik öğretinin bir yönünün tasavvuf anlayışı olarak yansıdığını biliyoruz.

Vahiy kaynaklı ilahi sistem olan islamın tevhid inancında ise ezoterik sistemin ruh göçü öğretisi tamamen terstir, çünkü tevhid dininde iyinin ödüllendirildiği kötünün cezalandırıldığı bir ahiret inancı mevcuttur.

Kitap inançların içindeki gizemli ve sırlarla dolu kapalı kavramların mitolojik alanına yolculuk yaptırarak, hayata nasıl yansıdıkları hakkında bilgi veriyor. İnsanın ferdi deneyimleri, hayatın farklı yanları çarpıcı bir şekilde anlatılarak, insanın iç dünyasına dair gizemli bir geziyle okuyucuyu ezoterizmin mistik atmosferine doğru sürüklüyor. Ezoterik dünyayı tercih eden kişinin kendi varlığıyla yüzleşmesi, ruha yönelik çağrışımların ince detayları merak uyandırıcı bir biçimde ele alınıyor.
  
Semiha Kavak
MOCCA Sayı: 20  - 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder