11 Temmuz 2014 Cuma

Dinin Saltanata Dönüşmesi


İSLAM SALTANATININ VE BOZULMANIN ÖNCÜLERİ: EMEVİLER

İslam tarihi incelendiğinde Emeviler döneminin diğer dönemlerden oldukça farklı olduğu görülür. 90 yıllık Emevi iktidarı birçok alanda tezlere konu olacak kadar değişik uygulamaların alanı olmuştur. Devlet-güç ilişkilerinin dünyevileşmesinin bir örneği olan Emevi Devleti aynı zamanda görkemin ve İslam devleti sınırlarının büyümesinin de adıydı.

İhsan Özkes'in "Emevi Siyaseti/Dinin Saltanata Dönüşmesi" adlı kitabı devlet-din ilişkilerinin Emevi Devleti döneminde şekillenişini masaya yatırıyor. Emevi döneminin devlet yöneticilerinin yanısıra o dönem siyasetine etki eden bazı şahsiyetleri de kısaca ele alan kitap, İslamın devlet ve siyaset eliyle nasıl bir zulüm aracı haline getirildiğini gözler önüne seriyor; "Zamanımız İslam dünyasının sorunlarında, tarihin derinliklerinden gelen bir zihniyetin izleri vardır. Emeviler, daha 7.asırda saltanata giden yolları din istismarı taşlarıyla örmüşlerdir. Asırlardır dini tekelinde gören Emevi zihniyeti kendisini İslam'ın tek hamisi, dinsizliğin ve diğer din mensuplarının da amansız düşmanı olarak göstermişlerdir."

İslamın bozulmasının hanedan zihniyetinin devlet geleneğine yerleşmesiyle başladığı bilinen bir gerçek. Babadan oğula geçen yönetim yalnızca devleti idare etmeyi değil, bu yönetimin gerekçesini ve sorumluluk sınırlarını da Allah'a bağlamayı öngörüyordu. İslam vahyedilmeye başlandığında Arap toplumunda kabilecilik oldukça güçlüydü. İslamla birlikte bu güç kırıldı ve insanları değerli kılan şeyin üyesi bulunduğu kabile değil, Allah'a bağlılığı yani takva olduğu öne çıktı. Bu ise o günlerde güçlü olan kabilelerin bilinç altında bir travma yarattı. Peygamberin Haşimoğulları’ndan çıkmış olması (daha sonra Emevi Devletini kurmuş olan) Ümeyye oğullarının gücüne gitmişti. Bu sebeple "Hz. Muhammed'e karşı olan Emeviler onu getirdiği dine karşı olmaktan ziyade Peygamberliğin Haşimiler'den olan Hz.Muhammed'e gelmesine karşı idiler. Nitekim Ebu Cehil; ‘Haşimiler bizden kendisine vahiy gelen bir peygamber var diyorlar. Biz şimdi kendi kabilemizden bir peygamberi nereden bulup çıkaracağız, bizden bir peygamber gelmedikçe Haşimilerin Peygamberine inanmayız’ diyordu.”

EMEVİ DEVLETİNİN DAYANAKLARI
Emeviler, Bedir savaşında öldürülen müşrik yakınlarının öcünü almak için uzun vadeli bir strateji uyguladılar. İlk hedefleri kendi politikalarını uygulamaya sokmak için fırsat gördükleri Hz. Osman'ın halife olmasıydı. Halifelik için Hz. Osman'a destek verdiler. Hz. Osman halife olduktan sonra ise, Hz. Osman'a gereği kadar sahip çıkmadılar. Ona yapılanlara karşı yapıcı tutum izlemediler. Hatta, Hz. Osman'ın şehid edilmesini müslümanlar arasında çatışma çıkması nedeniyle adeta fırsat bildiler. Hz. Ali taraftarlarıyla, Hz. Osman taraftarlarının çatışmasının kendilerinin devleti ele geçirmeleri için iyi bir gerekçe olacağını hesap ediyorlardı. "Emeviler'in Hz. Osman'ın kuşatma altına alınmasından öldürülüşüne kadar geçen 50 gün civarındaki sürede izledikleri tavır ilginçtir. Hz. Osman'ı korumak ve kurtarmak için hiç bir girişimde bulunmamışlardır."
"Hz.Osman şehit edilirken onun evinde 18 Emevi'nin bulunduğu bildirilmektedir." Hz. Osman'dan sonra,Hz.Ali'nin halife seçilmesiyle birlikte Emeviler, Hz. Osman'ın katillerinin cezalandırılmasını biat etmeleri için şart koştular." Muaviye, Hz. Osman'ın öldürülüşünün arkasına sığınarak iktidarı ele geçirmeye çalışıyordu." Emevilerin kışkırtmaları nedeniyle müslümanlar birbirlerine savaş açtılar. Sadece Sıffın savaşında 70.000 kişinin öldüğü belirtilir. Hz. Aişe'nin kışkırtılması sonucu ortaya çıkan Cemel Vaka'sında binlerce müslüman birbirinin kanını dökmüştür."Cemel Vakası'nı Emevilerin planladığı iddiası da vardır"
Hz. Ali'nin şehit edilmesi sonucunda ortaya attıkları Hakem Olayı'yla da Muaviye, Hz. Hasan'ın kendisinin halifeliği bırakmasını sağlamıştır. "Hilafeti adeta tamamen gasp eden Muaviye, önünde hiç bir engel kalmadan 20 yıl tek hakim olarak yönetmiştir. Bu sürede Hz. Osman'ın katillerini cezalandırmayı gündeme getirmemiştir." Muaviye, iktidarı ele geçirmek için her türlü çevreyle ittifak kurmanın ötesinde Hz. Osman ile Hz. Ali taraftarlarının aralarını germek için her türlü ihtilafı besliyordu.
Özkes kitabında uzun uzadıya bu doğrultuda uygulanan taktiklere yer vermekte: "Muaviye fitneyi yönetiyordu. Kendi lehine gelişecek her türlü fitneyi organize ediyordu."Bu taktiklerle iktidarı ele geçirince acımasız yüzünü de göstermeye başlamıştı. Önceki halife dönemlerinde biat'ın rızaya dayalı olması gerektiğini öne süren Muaviye tagallüp ve hakkı seyf(kılıç hakkı)yoluyla yönetimi ele geçirmiştir. Başa geçtikten sonra da yine kılıç zoruyla müslümanlardan biat almıştır."
Emeviler hilafeti ele geçirdikten sonra iktidarlarına Tanrı'sal bir hüviyet vermeye çalışmışlardır."Muaviye yaptığı bazı konuşmalarında 'Allah'ın kendisini iktidara getirdiğini' söylüyordu. Abdullah b.Mesade ile yaptığı konuşmada "Halifelik, Allah'ın bize verdiği bir mülktür."dedi. Böylece haksız mal edinmek dahil birçok şeyi Allah'ın kendilerini seçmesi olarak değerlendiren Muaviye, bu güçlerinin saltanat yoluyla devamı için elinden gelen her şeyi yaptı. İslamın kesinlikle yapılmasına müsaade etmediği şeyleri de yapmaktan çekinmedi. Kendisine biatı zorla sağlattığı gibi oğlunun da iktidarını garantiye almak için Kabe’de kan dökmeyi bile göze aldı. İktidarları güç, zülüm ve şaşaa içinde geçti; “Muaviye, ipek elbiseler giyen, içki alemleri yapan, çalgıcı oğlunu halife olarak yerine tayin etmiştir. En kalıcı icraatı oğlu Yezit'i yerine tayin ederek devlet yönetiminde babadan oğula geçen bir sistem oluşturmasıdır. Hilafet din ve kan üzerinden saltanata dönüştü." Muaviye, iktidarını korumak için etrafında demir ağlar örmeyi de ihmal etmedi. Daha önceki halifeler toplum içine karışmaya özen gösterirken Muaviye kendini halktan soyutladı ve halkın kendisine ulaşmasını engellemek için özel güvenliklerle kendini koruma altına aldırttı. Sağlığını ileri sürerek kendine özel oturma koltuğu yaptırdı ve hanedanını saltanat koltuğuna kavuşturdu. İlk saltanat koltuğu da onun zamanında konulmuştur. Böylece, Muaviye zamanında saltanat için gereken tüm ihtişam ve alt yapı tümüyle oluşturulmuş oldu. Onun yerine geçen Yezit'de bu mirası devraldı.
Kitap, Emevilerin adım adım saltanata gidişini ve saltanatın geleceğini de güvence altına alışını Emeviler'in islamın ilk gününden başlayarak, ince bir siyaset uygulamasına bağlamakta ve bu konuda çeşitli örneklere yer vermekte. Hanedanın geleceğini güvence altına almak için kendilerine en büyük engel gördükleri Hz. Ali'nin oğulları Hasan ve Hüseyin için geliştirdikleri manevralara da değinmekte.
Emeviler'in müslümanlara uyguladığı zülümlere ve baskıcı yöntemlere karşı duran Peygamber torunu Hz.Hasan'a taht bıraktırılırken, bu konuda cesaret ve ısrarı ortaya çıkan Hz.Hüseyin'le birlikte tüm ailesi ortadan kaldırıldı. Hz.Hüseyin'e olan ilgi sonucu ona biatların artmasından endişelenen Yezit bir oyunla onu gafil avladı. Kendisine hızla biat edilmesi fırsat bilinerek, Küfelilerden gruplar halinde biatlar yapılacağı, o nedenle Kufe'ye gitmesi gerektiği gibi bir bilgi karşılığında hazırlıksız olarak Hz.Hüseyin yakın aile ve dostlarıyla birlikte yola çıktı.İddialara göre bu bir pusuydu.Yolda muhasara edildi ve yanındaki en yakınları dahil olmak üzere Kerbela'da sıkıştırılarak şehid edildi. Bire yüz bir orduyla savaşan Hz.Hüseyin'in ve onunla birlikte savaşan herkesin başı kesildi. Onunla birlikte ölenlerin tümünün cesedlerine zulmedildi. "Kerbela'da şehit edilenlerin sayısı 72-87 arasındadır. Bunlardan 23'ü Hz.Hüseyin, ev halkı ve akrabaları idi. Hepsinin kafası kesildi. Cesetleri ve kanları kumlara topraklara belendi. Çırılçıplak cesetler çölde bırakıldı. Onların ceset parçalarını kurtlar dilerine taktılar, sırtlanlar inlerine götürdüler."
Özkes'in kitabında Emeviler'in 90 yıllık saltanatlarında her türlü hile, zulüm, lüks, israf, kısaca İslamın uygun görmediği ne varsa, bunların hangi gerekçelerle yapıldığının birçok örneği yer almakta.
İslamın bir iktidar aracı görülmesi ve iktidarında aynı kabile üzerinden devamı için saltanat ve onun öngördüklerinin nasıl dinsel mantığa oturtulduğu bu kitapta uzun uzadıya dile getirilmekte.
Hz.Osman'la başlayan ihtilafların istismarının müslümanlar arasında nasıl bir kan davasına dönüştürüldüğünü ve bu kan davası üzerinden nasıl bir iktidar devşirildiğini, islamın saltanata nasıl dönüştürüldüğünü anlamak isteyenler Tekin Yayınları’ndan çıkan bu kitabı okudukları arasına eklemeliler…

Semiha Kavak
MOCCA 

2 yorum:

  1. Yazıdan ve sözünü ettiğiniz kitaptan bağımsız olarak söyleyecek olursak, insan daima her şeyi kendi arzuları doğrultusunda değiştirmenin gayreti için de olmuştur. Mesela, Abbasiler melekti diyebilir miyiz? Zannetmiyorum.

    YanıtlaSil
  2. Evet. Hatta kozmopolit bir yapıya sahip olan Irak'ta özellikle o dönemde (Abbasiler) İslam'ın aslolan hükümleri bozuldukça batılın yayılışı da hızlanmıştır. Sonuç itibariyle, muktedir olma hırsı, hükmetme arzusu, insanın öne çıkan tamahkârlığı yüzünden kıyamete dek işlerliliğini farklı şekillerde sürdürecek, en küçük birim de buna dahil. İnsan ontolojik nedeni'ni görmezlikten geldiği, varoluş gayesine sırt çevirdiği sürece bu böyle ne yazık ki... Teşekkür ederim değer kattığınız için.

    YanıtlaSil